Ağlayan bir kalemle daha ne kadar yazılabilir? Ya da bir insanlık daha ne kadar ağlayacak, bir dehşet duygusunun içinde? Tarihin en kötü, en karanlık döneminden geçiyoruz. Ne yazık ki, bir 'karşı-tarih' olan bu kahredici dönem İslam adını taşıyan bir örgüt tarafından yazılıyor. Siz bakmayın teröre karşı en önemli tutum kayıtsızlıktır diyenlere. Hayır, teröre karşı en ciddi tutum direnmektir. Her şeyi ayrıntısıyla anlaya anlaya ve anlata anlata direnmektir.
***
Kitlesel terör dönemindeyiz. Bütün o sıkı önlemlere rağmen insanlık
terörü önlemekte yetersiz kalıyor, aciz kalıyor. Önce oradan başlayalım. Bu kadar
güçlü bir saldırı olunca, hele hele saldırı
Fransa Devlet Başkanına yönelmişse ortada '
saf' bir '
örgüt terörü' olduğundan mı söz edeceğiz yoksa o terörü meydana getiren ve bizzat devletlerin de işin içinde olabileceğini düşünerek o gizli parmağı mı aramalıyız? Bu kadar örgütlü bir eylem başka türlü gerçekleştirilemezmiş gibi geliyor şimdi birçok insana ve bizzat bu durum, öncelikle bu düşünce terör karşısında ciddi bir
yılgınlığa yol açıyor.
***
Ortadaki gerçek şu ki,
İslam savaşıyor. İslama karşı savaşılıyor. Ortada bir savaş var ve
öznesi ve nesnesi İslam. En azından birileri
İslam adına bir savaş içinde. Bir '
İslam Devleti'nden söz ediliyor. Paris girişiminin
kendisine ait bir mantığı var. Fransa,
en fazla Müslümanın yaşadığı Avrupa ülkesi. Yazarken bile mahcup oluyor insan ama aynı Fransa, dünyaya devrimler, 'özgürlük- eşitlik-kardeşlik' düşüncesini yaymış, felsefeler, teoriler üretmiş Fransa gene Avrupa'da
İslam düşmanlığının en yoğun olduğu ülke.
IŞİD bu gerçek üstüne kendisini bina ediyor Avrupa'da. Ama girişiminin
daha büyük bir İslam düşmanlığı yaratacağını unutuyor. Müslüman devletlerin ortaya çıkan bu olayı kınaması pek fazla bir şey ifade etmiyor Batı'da.
Toplumsal tepki (haydi nefret demeyeyim) büyüyor.
O arada bazı akılsızların tam da şu belirttiğim gerçeği, Müslümanların sayı çokluğunu, nüfuslarının git gide artışını bahane edip veya öne sürüp eylemi neredeyse '
kabullenişlerini' ise hiç dile getirmek istemiyorum. Ama bunun bir gerçek olarak ortada durduğunu biliyoruz.
Batı-Doğu savaşı bitti. En azından adı o değil yaşanan hakikatin. Yerini
Batı-OD savaşı aldı. Bunu görmeden bir muhakeme yapmak olanaksız.
OD'nun
tiranlarını askeri müdahalelerle devirmek, oralara kukla yönetimler yerleştirmek bu sonucu hazırladı. Daha da karmaşık bir noktaya değineyim: araya giren
2. Dünya Savaşı'nın kesintisi bir tarafa bırakılırsa Batı, OD'da
1. Dünya Savaşı'nda başladığı kavgayı, savaşı hala sürdürüyor. Bugünkü kriz hala o paylaşımdır. Bu paylaşımda şimdi
Kürtler, IŞİD, Esad... müdahil, derece derece rol oynuyor. Şunu da yazayım: bu bağlamdaki yani OD bünyesindeki hiçbir hareket
Türkiye'den soyutlanamaz.
Andy Warhol, herkes 15 dakikalığına şöhret olacaktır diyordu. Değiştiriyorum: ne yazık ki, maalesef, bu gidişle, her ülke 15 dakikalığına kendi 11 Eylül'ünü yaşayacaktır...
Lanet olası bu terörle yıkılan Paris'e, bu hülyalı şehre, Fransız dostlarıma başsağlığı diliyorum.