Tarih belli olaylar ve günlerle yazılır. Akparti radikal değişimine Erdoğan CB olduğu gün başlamıştı. Cumartesi günü yapılan kongreyle de bu yeni modelin bir üst türüne geçti. Sözü çok edilen 'kurucu değerlere dönüş' kavramı karşımızda yeni bir Akparti olduğunu gösteriyor. Kongrenin Davutoğlu, Erdoğan ve MYK düzeyinde şifreleri var.
***
Davutoğlu oyların tamamını alarak seçildi. Böylece
atanmış genel başkanlıktan
seçilmiş genel başkanlığa geçti.
Kongrede
geçerli oyların tümünü alması hem iyi hem kötü. Önce kötü kısmını belirteyim.
Demokratik bir yarış olmadı.
Başka bir aday daha çıkmadı. Bir de demokratik seçimlerde oyların tamamını almak iyi bir şey değil- dir. Hiç
muhalifin olmaması sağlıklı bir yapıya işaret etmez. Ama Akparti böyle bir kültürden geliyor. Her şeye rağmen böyle bir ittifakı etrafında oluşturduğundan Davutoğlu artık kendi tabanında
özgürleşmiştir.
***
MYK ve Erdoğan bu kongrede bir kere daha iç içe geçti.
Kurucular döneminden kalan isimlerin önemli bir kısmı MYK dışında kaldı. Aktif siyasetten de uzaklaştı o kesim. Anlaşıldı ki, konu sadece
Gül'ün değişmesi değil. Partideki topyekûn değişmedir. Böylece Akparti'de, ister
kadro diyelim, ister '
demografi' diyelim, yeni bir dönem var.
Bu değişikliğin ağırlık merkezinde
Erdoğan duruyor. Erdoğan
değişmeyen ama değiştiren bir lider konumda bugün. Kritik nokta ise Erdoğan'ın damgasını taşıdığı açık yeni MYK. Yeni kadronun önceki kadrolar ölçüsünde
güçlü, tabanla o yoğunlukta
iletişim içinde, gene önceki kadrolar kadar
siyaset üreten bir kadro olup olmadığını zaman gösterecek.
Ama bu nokta önemli. Çünkü, Türkiye'de de, dünyada da siyasal partiler
uzun iktidar dönemlerinde esnekliklerini, taban ilişkilerini ve etkileşimlerini yitiriyor. Böylece dayandıkları
sosyolojilerden kopuyorlar. Daha doğrusu belli bir dönemde, iş başına geldiklerinde kendilerine zemin hazırlamış sosyoloji dönüşüyor, toplum doğurduğu
yeni sosyolojiler etrafında
yeni talepler üretiyor. Siyasal partiler
mevcudiyetlerini bu yeni beklentileri karşılamaya borçlu.
***
Karşılayamıyorsa
sosyolojik partiden bürokratik partiye geçmişlerdir ve
siyaset üretmeyip siyaset yapmaya başlamışlardır.
Çok yakın bir tarihe kadar
Akparti bir taşıyıcı koalisyondu, siyaset üretiyordu ve sosyolojik bir partiydi. Başarısını bu sacayağına borçluydu. Dönüştü. Son döneminde
içine kapanan bir parti görünümü verdi.
Taşıyıcı koalisyonun birçok unsuruyla bağları koptu. Hâlâ en güçlü, en dinamik parti o ama tek parti iktidarını yitirdiği de bir gerçek.
Türkiye'deki toplumsal yapı içinde Akparti'nin temsilcisi olduğu kesimler henüz başka bir partiye taşınmadı. Oysa o
sosyolojik coğrafyanın hâlâ
siyasallaşma ve toplumsallaşma ihtiyacı var. Bu nedenle
Akparti'nin bir siyasal parti olarak onların dönüşümüne
öncülük ve mümessillik etmesi gerekiyor. Türkiye bakımından bu çok önemli.
Akparti'nin bunu sağlamasının yolu hâlâ tektir:
demokrasinin ve
demokratikleşmenin sınırlarını genişletmek. Bunu yaparsa yeniden
taşıyıcı koalisyon unsurlarını yanına çekebilir,
toplumsal barışı sağlayabilir,
ekonomik ve toplumsal dönüşümü en büyük paydada genişletebilir.
Yeni MYK'yı yani
Akparti 2.01'i bekleyen en önemli görev budur. Her birlikte göreceğiz...
Not: Pazartesi günkü yazım benden kaynaklanan bir hata nedeniyle yayınlanamadı. Arayıp soran okurlarıma teşekkür eder ve özür dilerim.