Bir siyasal parti için iktidar nimettir. Tüccarın kârına, kazandığı paraya benzer. İktidarsız siyaset ancak teorik siyasettir, sadece entelektüel bir çabadır. Maksat iktidar olduğu, iktidarda bulunup devleti tercih edilmiş ideoloji etrafında dönüştürmek, toplumu o yönde yönetmek olduğu için siyasal partiler program yayınlar, sözler verir, oy ister.
Bunlar bilinen şeyler. Büyük, gövde partiler bu maksatla oy alır. Diğer küçük partiler ise iktidar olamayacaktır. Kendileri de, seçmen de bunu bilir. Hem demokrasinin özü gereği, hem bir toplumun homojen olmadığının güzel bir işareti olarak, hem de iktidara gelecek partiyi eleştirmek için, ondan hangi düzeyde hoşnut olmadığını göstermek için seçmen o partilere oy verir.
Bunu muhalefet olarak adlandırıyoruz. O kadar güçlü bir şeydir ki, muhalefet, hiç iktidar olamayacak, olma umudu bulunmayan partilerin de, parlamentoda kendi güçleri ölçüsünde çok etkili olma imkânı vardır. Toplum onları iktidarı dizginlemek için değerlendirir. Türkiye birkaç kez böyle muhalefet görmüştür. En çarpıcısı 1965 Meclisine giren 15 Türkiye İşçi Partisi milletvekiliydi. İktidar olamayacaklardı. Ama o 15 milletvekili, Bülent Ecevit bana bizzat söylemiştir, Meclis'i 'hallaç pamuğu gibi atmış'tı.
Bu defa HDP o iş yapacak. Belli. Umarız olayların gelişimi 1991 Meclisindeki tatsız ve Türkiye'ye zorluklar yaşatan noktalara tırmanmaz. 1991 Meclisi deyince o Meclisi 'hallaç pamuğu gibi atan' partinin de RP olduğunu bir daha belirtelim. Türkiye karşısında ansızın hiç beklemediği demokratik talepler üreten, muhalefet yapan, sistemi dönüştürme yönünde hamle üstüne hamle geliştiren bir muhalefet bulmuştu. Sistemin o partiye dönük bütün müdahalelerine rağmen 2002 seçimleri, o kökten gelen Akparti'yi iktidar yaptı.