Daha dün gibi, neredeyse ışıklar, aydınlıklar içinde, o kadar berrak hatırlıyorum 12 Eylül'ü. Bir yolculuktan gelmiştim. Nefisten de öte güzel bir Eylül günüydü. Ankara'daydım. Sabaha karşı babamın bir dostunun telefonuyla uyandım. Darbe olmuştu. ('İhtilal' diyorduk.) Babamı ve bizde konuk dayımı uyandırdım. Kısa bir süre sonra darbe radyoda açıklandı.
Malum bildiri okundu. Hemen 27 Mayıs ve 12 Mart bildirilerini bulup çıkardım. Hepsi kelime kelime aynıydı. Türkiye, İnönü'nün deyimiyle, gene on yıl sonra bir askeri darbe yaşıyordu.
Kenan Evren bu darbeler tarihinin en korkunç ismiydi. Darbeyi çok uzun sürede tasarlamış, hazırlamışlardı. 1975-80 arasında 5.000 kişi ölmüştü. İran'da devrim olmuştu. İngiltere'de Thatcher iş başına gelmiş, 1945 sonrasının sol hareketi bitmişti. Reagan, Amerika'da Başkan seçilmişti.
Orada da Yeni Sağ'ı iktidarı başlıyordu. Soğuk Savaş hala sert bir rüzgardı. Rusya Afganistan'a girmişti. Yunanistan ayrılmış, NATO'nun bir kanadı çökmüştü.
***
Bu şartlar altında, her defasında olduğu gibi, öncesinde
ABD'ye ziyaretlerle
darbe gerçekleştirildi.
12 Eylül darbesi, başka manalarının yanında şuydu:
27 Mayıs olmuş, subayların bir kanadı, gerekli düzenlemeleri yapıp
orduyu devlet yönetiminde sürekli ve sağlam bir konuma yerleştirip seçime gitti ama diğer kanat buna bile tepki gösterdi,
sürekli iktidar istedi. O kanat önce
Talat Aydemir budalalıklarına yeltendi.
Ardından
12 Mart'la bütünleşti.
Ordu 12 Mart'ta birbirini kırdı ama yetmedi,
hiyerarşi dışı darbe hala bir gerçekti, onu kontrol altına almak gerekirdi. '
Kütlesel' 12 Eylül darbesi buydu. Hem
sol Kemalizm düşüncesini sona erdiriyor, hem
hiyerarşi dışı unsurları kontrol altına alıyor, hem toplumu
27 Mayıs'taki o
sürekli iktidar isteyen kanadın talepleriyle bütünleştiriyordu.
Sağ Kemalist bir anlayışı topluma
deli gömleği olarak giydiriyordu.
Böylece Türkiye'de taş üstünde taş kalmadı.
Suçlu ne yasalar ne de yönetimdi.
Suçlu
toplumdu, insanlardı. Onlar solcu olmuştu, sağcı olmuştu. Onbinlerce insan
tutuklandı. Yüzbinlerce insan
gözaltına alındı. Milyonlarca insan
fişlendi, izlendi. Onbinlerce insan
işkencelerden geçti. Yüzlerce insan
işkencelerde öldü.
Onlarca insan
idam edildi. Onbinlerce insan yıllar yılı
zindanlarda kaldı.
Partiler kapatıldı.
Siyasiler yasaklandı.
***
12 Eylül
1927'de,
1931'de,
1935'te
resmi CHP'nin yapmaya çalıştığı
devletparti bütünleşmesini ve sağ,
1930'ların
Faşizminden etkilenmiş
Kemalizmi demir bir kasnak olarak milletin üstüne geçirdi. Onun eksiğini tamamladı. Yeni
Anayasa hazırladı, eskiden de eskiydi.
Yeni
seçim kanunu, siyasi partiler kanunu yaptı, olmayacak şeylerdi.
Bölge barajları, ülke barajları getirdi, toplumla siyasetin arasına uçurum sokmak için. Devleti ve toplumu
rejim yönetecek, rejimi devlet demek olan
Evren ve çevresi biçimlendirecekti. Kısmen olmadı.
1983'te Evren yalnızlaştı.
Özal seçimi kazanmış, toplum her şeye rağmen darbeye ilk fırsatta dur demişti. Ama ardından
1997'de
28 Şubat geldi. Sonra
2007 geldi. darbe heyecanı orduda hep var oldu.
Ve nihayet bir anlayış kısmen, nispeten kapandı, aşıldı.
Bazı ölüleri de mi hayırla analım?...