Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Sol sokakta hayatta...

Sevgili dostumuz Engin Ardıç cuma günü yazdığım ve yeni bir solun Kaf Dağı'nın ardında olmadığını söylediğim yazıma bir eleştiri getirdi.
Eline sağlık. Ayrıca gösterdiği üslup nezaketine teşekkür borçluyum. Alim olup veya kendisini ulemadan sayıp sövmekten, hakaret etmekten, küfürden başka bir şey bilmeyenler, yazamayanlar açıp okusunlar.
Ardıç beni üç noktada eleştirmiş. Bir, sol büyüme ve tam istihdam sağlamalı demiştim, hayır diyor, ekonomi/ üretim araçları tamamen kamulaştırılmadan bu sağlanamaz. İki, yeni teknolojilerin getirdiği zihniyeti değerlendirip kullanmalı demiştim. Hayır diyor, o teknolojiyi yapan kapitalizm zihniyeti de kendisine göre biçimlendirir. Üç, otuz yıldır 'yeni sol' deniyor, 'tık yok' nasıl kurulacak bu sol diyor.
Bu eleştirileri biliyorum. İlgili literatürün önemli bir bölümü bunlarla meşgul. O zaman kısa, kestirme bir yanıt vereyim.

***

Benim üzerinde düşündüğüm sol, daha önceki yazıda da belirttiğim gibi Bernstein tarafından sınırları çizilen Sosyal Demokrasidir. Bu önemli bir ayrım yeri. Çünkü Bernstein, işçi sınıfının ayaklanıp, üretim araçlarına ve özel mülkiyete el koyup solu kuracağı görüşüne itiraz etti. Finans kapital var kolay kolay yıkılmaz, demokratik irade, özgür oy, seçim var isyan çıkmaz, ayrıca işçi kapitalizmle bütünleşti, orta sınıfı kurdu kımıldamaz dedi.
Bu çerçeve bugün de geçerlidir. Dolayısıyla, gene önceden vurguladığım gibi, yeni solun, haydi sosyal demokrasinin diyeyim, liberalizm kompleksi dediğim eşiği atlayarak, bu çerçeveyi kabul ederek kurulabileceği kanısındayım. Buna bir tür koalisyon denebilir. Doğrudur, kapitalizm fırlayıp ileri gitmiştir ama sol bir 'revizyon'la tırpanlanacak dünya kadar da çapağı, kılçığı vardır.
Hatta sorun daha vahimdir. Eğer insan haklarını, emeğin üstünlüğünü bir ilke olarak benimserse toplumlar kaba, vahşi kapitalizmin dizginlenmesi gereken birçok husus var. Kaldı ki, tam istihdam burada refah-gelir çizgisinde bir ilkedir ve kapitalizmin de öngördüğü hedefler arasındadır.
İkincisi, yeni teknoloji meselesi. Ardıç, klasik teknoloji-ideoloji çelişkisine değiniyor. Çok haklı. Benim söylediğimse bir mantık çizgisi içeriyor.
Kapitalizmin girişimciliğini, yenilikçiliğini kabul edince onun bir parçası olarak doğan yeni teknolojinin getirdiği yeni zihniyeti, sadece tüketim hırsıyla sınırlı kalmadan, onun dışında ve ötesinde dönüştürmenin, yeniden üretmenin imkânlarını düşünmek gerekir kanısındayım.
Bu da zamandan mekâna kadar yayılan, hatta insanın tanımını bile değiştiren bir büyük maceradır.
Üçüncüsü, yani otuz yılın boşa gitmişliğini daha da geliştireyim, neredeyse kırk yıl diyeyim. Nedeni basit, 1850-1917/1945 arası gibi dünya kapitalizmi başını alıp gitti. Büyüme-genişleme dönemini yaşıyor. Nasıl daha önce sanayi devrimiyle bu durumu yaşayıp 1917 devrimi ile ve asıl 1945 sorası Avrupa soluyla revize edildiyse bugün de benzeri bir hal var. Ekonomik genişlemenin şimdi yeni bir çerçeveye alınması gerekiyor ki, bu da en geniş manada gene insan hakları, demokrasi, hukuk, ahlak ve vicdan çerçevesidir.
Tamam Kaf Dağı'nı bıraktım, şimdi sol sokakta, gündelik hayatta diyorum, Engin Ardıç sağ olsun...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA