Geçen yıl, bir dernek gazetelere ilan verip Atatürk için 'Olmasaydı da Olurduk' dedi. Bununla bir bankanın 'Olmasaydın Olmazdık' sözünü telmih etti.
O zaman 'Atatürk'ü Sevmeme Özgürlüğü' başlıklı bir yazı yazdım.
Evet ve elbette dileyen Atatürk'ü sevmeyebilir.
Ama sevmenin de sevmemenin de nesnel zemini olmalıdır, tarihsel şahsiyetler söz konusuysa. Son tahlilde insan kendi nefsi, indi, enfüsi (sübjektif) değerlendirmesiyle bir tarihsel dönemi ve onu hazırlayan kişi ve kadroları entelektüel planda reddedebilir. Buna kimsenin diyeceği olmaz.
Atatürk konusunda tartışma alevlidir. Çünkü defalarca belirttiğim gibi, 'bir tek Atatürk' olmadığı gibi farklı Atatürkler bizatihi ordu tarafından çeşitli dönemlerde icat ve inşa edilmiştir. Sağ Atatürk, sol Atatürk denmiş, iş, 'Atatürkçü Düşünce Sistemi'ne dek gelmiştir. Bunlara itirazım bellidir; hepsi, ardıl (-a posteriori) okumalardır.
Belli düşünce sistemlerinin zaman değiştikçe ortaya çıkan yeni şartla nasıl uyarlandığı literatürde uzun boylu incelenmiştir. Atatürk ve Kemalizm de öyle. İkinci ve daha önemli hadise şudur: Kemalizmler, ne derece farklı modellerde tanımlansa da, daima, Atatürk'ü eksen ve 'tek adam' almak suretiyle kurgulanmıştır.
Bu halin galiba bir nedeni var. Açık söylemek gerekirse, Atatürk'ün sözleri dışında hayatta olduğu dönemde, çok cılız girişimler dışında (Kadro en önemlisiydi), ideoloji inşa etmeye yarayacak malzeme ve zemin yoktur.
Bu mesela Leninizm için geçerli değildir. Leninist hareket 19. yüzyılın sonundan 1930'ların ortasına dek (ondan sonra da Stalinist bir anlayışla) dünyayı ve hareketi yorumlayan sayısız düşünürün katkısıyla gelişmiştir. Bizzat Lenin bir düşünce adamı olarak işe başlamıştır. Devrim kendisine biçtiği asıl işlevidir Lenin'in ama onu hazırlayan koşulları yıllar yılı felsefi düşünce üreterek tartışmıştır.
Buna, 'parti' kavramı bile dahildir.
Kemalizmin böyle bir tarihi yok. Bazı gazeteciler, Atatürk'ün öne sürdüğü görüşlerini, uygulamalarını destekleyen, anlamlandıran görüşleri dile getirmiş, onları toplumsallaştırmak için çabalamışsa da sistematik bir Kemalizm düşüncesi söz konusu değildir. Zaten bu yüzden Kemalizm 'muasır medeniyet seviyesine ulaşmaktır/akılcılıktır' gibi pragmatik ifadelerle tanımlanmıştır, uzun süre. Sonradan bazı isimler onu sisteme dönüştürmek istemiş ama bu konuda da öncülüğü orduya kaptırmış, bu defa onun politikalarına zemin teşkil eden adımlar atmışlardır. Bakınca ayrıca da görülüyor, böyle bir kadro o tarihte yoktu. Atatürk, tüm entelektüel donanımı ve bilhassa tarihsel şahsiyeti ve zekâsı, bizatihi Hegelci manada tarihin kendisi olan iradesiyle edip eyliyor geriye de onlar kalıyordu. (Hegel, at üstünde Jena sokaklarından geçen Napolyon'u görünce 'tarih geçiyor' demişti.) Peki, tüm bunlar sadece onun eseri miydi? Princeton Üniversitesinden ahbabım Stephen Kotkin'in yazdığı Stalin biyografisini okuyorum.
Yaklaşık 1000 sayfa. Bu da üç ciltlik yapıtın daha ilk kitabı. Kotkin, ne kadar güzel kitaplar yazmıştır Rus devrimi ve sonrası hakkında ve bu konuda mesela Richard Pipes'ın tahtını sarsmıştır, (iyi kötü bildiğim o tarihin fazla 'Amerikanca' bir yorumu olsa bile, eleştirilerim bulunsa bile) bu büyük yapıtında sözü dönüp dolaştırıp neticesine vasıl ediyor ve evet diyor, arkasında büyük bir tarih vardır, birikim vardır, ama Stalinizm denen akım, ideoloji bizatihi Stalin'in şahsiyetiyle alakalıdır, onun bir muhassalası, bir eseridir. Yani, Kotkin, 'tek insan tarihi değiştirebilir' sonucuna varıyor.
Bunu Atatürk konusunda daima düşündüm.
Onun da arkasında bir entelektüel birikim vardı. Bu tarihsel bir birikimdi. Bana göre 1789'da başlamıştır, 1889'da ayrı bir dönemeç almış, 1908 önce ve sonrasında bambaşka bir niteliğe ulaşmıştı. Bu birikimi kullandı Atatürk.
Ama onu kendi kişiliğinde devrimci çizgiye taşıdı. Yoktan var olmadı ama tarihi tek başına çözdü ve yeniden ördü. İttihatçıların onun bazı 'devrimlerini' önceden mahcup biçimde uygulaması, onun o sahalara verdiği yeni şeklin önemini azaltmaz, aksine onun kimliğini saptar.
Bu, Tanrısal bir yere koyup ona tapınmayı gerektirmez ama Atatürk'ü sevme özgürlüğünü sonuna kadar sağlar!