Ekmeleddin İhsanoğlu Beyin "çatı adayı" tensip edilmesiyle yeni bir devre başlıyor. İhsanoğlu seçim kazanabilir mi, ondan önce meydanlarda başarılı olabilir mi gibi sorularla uğraşmayı ben kendi payıma anlamlı bulmuyorum. Bunlar yaşanacak ve görülecek; sonuç hakkında fazla bir spekülasyona da gerek yok, neredeyse belli. Ayrıca İhsanoğlu'nun saygınlığı, üstün yetenekleri, birikimi açısından da söylenecek tek bir söz yok. Dolayısıyla bu yeni evre beni CB adayı yönünden değil CHP bakımından ilgilendiriyor. Çünkü bu hamleyle birlikte Türk siyaseti yeni bir dönemeç daha aldı, CHP bambaşka ve anlaşılması zor bir parti olma yolunda biraz daha ileri gitti.
***
Kim ve ne olduğu konusunda artık kimsenin akıl yürütmediği CHP, bu hamlesiyle iki büyük kapıyı biraz daha açıyor: Hem kendisi büsbütün
merkez sağ/muhafazakâr siyasete yaklaşıyor, hem de
muhafazakâr siyasetin Türkiye'deki siyasal hayat içinde artık aşılamaz ağırlığı, durdurulamaz genişlemesi biraz daha gerçek ve somu bir noktaya taşınıyor. Bugün gerçekten dünden daha fazladır. (Bu arada
Ekmeleddin İhsanoğlu Beyin de pederlerinden beri devam eden uzun bir tarihi kapattığını,
CHP adayı olmayı kabul ederek onun da başka bir
bilinçlenmeyi işaret ettiğini belirtelim. Ayrıca o profildeki bir ismin CHP adayı olmak istemesinin
Ak Parti siyasetleri bakımından hangi anlama geldiği de uzun boylu irdelenmeli. Hele
İhsanoğlu'nun uluslararası ilişkileri düşünülürse ve bu kararın elbette bazı istişarelerle alındığı varsayılırsa durum daha da ilginçleşmektedir.) Kısacası
muhafazakâr siyasetin tüm ideolojileri ve partileri çapraz kesen bir gerçekliği var şimdi. Kendini "
milliyetçi, muhafazakâr, mukaddesatçı" kavramları üstünden tarif eden bir CHP var ortada.
CHP bakımından bu çok dramatik bir dönüşümü vurguluyor. Bir kere mesele sadece
muhafazakâr siyasetle bu partinin zaman zaman
temas arayışından öte bir noktadadır. Çünkü ortada
MHP ile kurulan bir işbirliği var. Yeni değil bu beraberlik. Son yerel seçimlerde Ankara planında kullanıldı. Anlaşılan CHP buradan önemli bir sonuç elde etti ki, sürdürmeye karar verdi.
Böylece zaten sağ olan
CHP'nin büsbütün sağlaşması ileri bir aşamaya geldi. Buradan geriye dönüş olamaz. Çünkü siyasal tarih bu tür
oportünist girişimlerin daima CHP gibi taklit ve yamamalar lehine değil asıllar lehine işlediğini sayısız örnekle kanıtlamış bulunuyor.
28 Şubatın gadrine uğramış bir bilim insanının şimdi o ortamı yaratan partinin
CB adayı olarak meydanlara çıkması ilginç bir dönüm noktası olarak görünüyor bana ve bununla birlikte CHP içindeki
Ulusalcılar, 28 Şubatçılar biraz daha geriletilirse bundan sadece memnuniyet duyarım. Nitekim ilk tepkiler de o yönde geliyor.
***
Bu hamleye
büyük uzlaşı denip denemeyeceği konusunda o derecede emin değilim. CHP bu noktaya düşünüp taşınarak, tartışarak gelmedi.
CHP tabanı ve örgütleri böyle bir adayın seçimi konusunda ne düşünüyor sorusu yönetim kademelerindeki kimseyi ilgilendirmedi. Üç beş kişi düşünüp bu ismi buldu, CHP tabanının önüne koydu. Tutarsa ne ala, ama tutmazsa, ki muhtemelen ibre bu yönde işleyecektir, bu
CHP bakımından da
Kılıçdaroğlu bakımından da çok önemli bir krizin başlangıcı olacaktır. Dolayısıyla CHP'nin
İhsanoğlu adıyla ortaya çıkması daha ziyade bir niyet beyanıdır, siyasal ideoloji planında yozlaşmanın bir sonucudur. Buna
işlemeyen parti içi demokrasinin bir göstergesidir demek de mümkün.
Türkiye dönüşüyor, sarsıcı bu değişim içinde CHP'nin tavrını, tutumunu belirleyen tek bir kavram var galiba:
mahcubiyet! Mahcup bir edayla ordu ile arasına mesafe koyuyor, mahcup bir eda ile muhafazakârlaşıyor. Bakalım, nereye kadar...