Hadise, New York Times'da Cumhurbaşkanı Gül'ün son derecede uygar biçimde eleştirdiği bir Editörler Kurulu yazısının yayınlanması değil de, bu yazıların birbiri ardınca yayınlanması. Kısa süre önce benzeri bir yazı daha neşredilmiş, Türkiye'de işlerin iyi gitmediği söylenerek Başkan Obama "göreve" davet edilmişti. Nitekim bu yazıda da üstü örtülü biçimde o yazıya dokunuluyor, Başkan'ın Erdoğan'ı aradığı belirtilip, fakat şu değindiğimiz konuları konuştular mı, o belirsiz deniyor.
Yetmedi. O ilk yazıdan sonra bir dizi "aydın", hiç aklımın almadığı ve çok çirkin bulduğum bir biçimde, tabiri ve teşbihi mazur görünüz, sanki Türkiye bir sömürge ülkesiymiş gibi, ortak bir dilekçeyle, gene Başkan Obama'ya müracaat etti, Türkiye'de şunlar olmaktadır diye. Aklımın almadığı şu, önce onu belirteyim. Bir ülkedeki rejimi, yönetimi, uygulamaları eleştirmeyi bilirim de, yan yana gelip, bir başka ülkenin başkanını, şuna haddini bildir diye koşuşturmayı aklım almaz. Hoş ve doğru bulan varsa beri gelsin...
***
İşin bu yanı böyle. Ama elif-mertek ilişkisini oldum bittim severim, yani insan kendisini ilgilendiren konularda başkalarına kızabilir, onların yaklaşımını yanlış görebilir, bu hakkıdır ama aynı kişi dönüp kendisine de bakmalı, başkalarının eleştirisine yol açan, kökü kendisinde olan unsurları arayıp bulmalıdır.
Kolay iş değildir bu. Artık eskisi kadar bakmadığım, hatta neredeyse hiç bakmadığım, bir
Peanuts (Charlie Brown) karikatürü ilişti gözüme, orada da aynı konu ele alınıyordu. Charlie Brown, arkadaşı
Linus'a dönüp, "insanların seni sevmediğini fark edersen ne yaparsın" diyor, o da her zamanki aklıyla, "nesnel bir biçimde bakıp kendime, gelişmek için daha ne yapabilirim diye düşünürdüm" deyince bizimkinin yanıtı çok hoş ve insani, "hiç sevmiyorum bu cevabı..."
Evet, hiçbirimiz sevmiyoruz eleştiriyi ve kendimizi geliştirmeyi ama şimdi
NY Times'ın yanlışlarını, ABD'li aydınların saçmalığını bir yana bırakıp o yazıda dile getirilenlere bir göz atalım.
***
Türkiye, deniyor,
Google'dan şunun bunun silinmesini isteyen ülkeler arasında bir numara. Bu talepler son zamanlarda şiddetle artmış.
2013'ün ilk altı ayında
Türkiye 12.000 içeriğin silinmesi talebinde bulunmuş. Hâlâ
birçok site erişime kapalı. Bunların arasında eşcinsellerin buluşma siteleri ve Kürtlerin alternatif haber alma kanalları var, yazıya göre. Gene aynı yazıda son çıkan
HSYK yasası eleştiriliyor,
MİT yasa tasarısı eleştiriliyor,
Erdoğan otoriterleşti deniyor,
AB bu yasaları kınadı deniyor.
Yanlı olabilir, yöntem hatası yapmış olabilir, şu veya bu lobinin etkisi altında kalmış olabilir ama sonunda bu yazıda değinilen bazı 'özelliklerimiz' var ki, galiba ihmal veya reddedilmeleri kabil değil. Öte yandan,
Cumhurbaşkanı Gül'ün belirttiği gibi, bu gazete son derecede önemli, saygın bir
referans gazetesidir ve Türkiye'deki hükümet derdini anlatana kadar atı alan Üsküdar'ı geçecektir. Çünkü dünya bu gazetenin yazdığını daha baştan doğru kabul edecektir ve Türkiye'ye o açıdan bakacaktır.
Algı gerçektir. Hele
NY Times'ta bu yazılar çıktıktan sonra,
Başkan Obama'nın göreve çağrılması gibi yanlış ama okuyanlara durumun çok vahim olduğunu düşündürtecek yazıların yayınlanmasından sonra Türkiye'nin oluşan algıyı dönüştürmesi çok zordur. Kimse NY Times ile boğuşamaz!
Üstelik,
Başbakan Erdoğan da milletvekillerine durumu açıkladı ve
Obama'yla yeni yasalar hakkında konuştuğunu söyledi. Bu durumda
NY Times kalkıp kendi çağrısının karşılık bulduğunu, Obama'nın da rahatsızlık duyduğunu, getirilen eleştirilere kayıtsız kalmadığını biraz sonra söylerse durum daha da karışabilir.
Bu yazılar birbiri ardınca geliyor.
Yeni dünya veya
yeni düzen böyle bir şey. O zaman dönüp kendimize bakmak ve "neyimizi düzeltebiliriz" diye düşünmek şart. Yani
Charlie Brown'un sevmediğini seversek belki bir nebze olsun üstümüze gelen çığı aşabiliriz.
Yani kedinin insafı olmadığını biliyorsak ki, öyle, o zaman sütün üstünü niye açık bırakıyoruz?