Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

68'in solcuları ve muhafazakârları

Dostum Oral Çalışlar, cumartesi günü kendisine gönderilen ve 1969'da Dev-Genç MYK üyelerinin Anıtkabir'de çekilmiş bir fotoğrafından yola çıkarak Kemalizmle sol arasındaki ilişkinin geçmişine ait bir anısını ve düşüncelerini yazdı. Üzerinde çok düşündüğüm ve bu yıl Doğu-Batı dergisinde çıkan uzun bir makalemde ele aldığım bu sol-Kemalizm ilişkisi hakkında Çalışlar'ın yazısı beni başka bir düşünceye sevk etti.

***

Çalışlar, Deniz Gezmiş'in o dönemin sol gençliğini kastederek "hem sosyalistiz hem de Kemalistiz" dediğini yazıyor. "Yolun başındaydık... Devletin, Atatürkçülerin ezici hücumlarının hedefi haline gelmemiştik" diye bitiriyor yazısını Oral.
Çalışlar'ın kısa ama zengin yazısında değindiği bu "devlet ve Atatürkçüler" meselesi 9 Mart-12 Mart ilişkisine bir göndermedir. Çok yazdığım gibi bu esasen bir iç iktidar savaşıydı. Sosyalist- Kemalist ittifak militarizm üstünden gelişiyordu. Ordu, Kemalistti/ Atatürkçüydü. Gençliği o ideoloji üstünden, 27 Mayıs darbesi bağlamında müttefiki sayıyordu. 27 Mayıs'ın sloganı "ordu-gençlik el ele" değil miydi?..
Zamanla, gençlik, o Kemalizm toprağında sosyalizm yeşertmeye başlayınca ordu ürktü, kaçtı ve sosyalistleri ezdi. Fakat hadise bu kadar masum değildir. Çünkü sosyalist kanat gibi algılanan 9 Mart'çılar da basbayağı anti-demokratik, otoriter bir anlayış içindeydiler. Yani onlar demokratik, sosyalist, özgürlükçü bir rejim kurmayacaklardı, darbeyi yapabilselerdi. Hazırladıkları planlarda bu son derece açıktır. 12 Mart'ın faşizan tutumunu onlar da parlamentoyu kapatarak, Devrim Konseyi kurarak daha ileri bir noktaya götüreceklerdi. Sonunda iç darbe oldu, ordunun bir kanadı diğerini yedi, tasfiye etti.
Bugün de CHP içindeki bir kanada, kendisini ulusalcı diye nitelendiren kesimlere hâlâ bu orducu, otoriter, Kemalist kavrayış hâkim. Bizdeki solun özü budur...
***

Gelelim Oral Çalışlar'ın yazısının bana düşündürdüğü ikinci konuya.
Yakın çevremde söylediğimde latife gibi nitelendirilen ama benim ciddi olduğum ifademle, 1968'in muhafazakârları yani bugün iktidarda bulunanlardır bu konu.
Son zamanlarda ardı ardına birçok kitap yayınlansa da bu muhafazakârların, bazı temel entelektüel beslenme kaynakları falan bilinse de, kim oldukları, ne düşündükleri, ne tasarladıkları konusunda fazla bilgimiz yok. Necip Fazıl ve Büyük Doğu vardı, MTTB vardı ama ondan ötesi biraz da abartarak söyleyeyim meçhul! Oysa aradan zaman geçti, 30 yılda, sol, iç iktidar savaşlarında öldü, öldürüldü, yok edildi, o kesim dikkatli adımlarla, birlik ve dayanışmayla geldi, iktidar oldu. Bu arada devletle de ittifakını hiç kaybetmedi.
***

68 kuşağı halkı bilinçsiz, yönlendirilmeye muhtaç, geri/ci bir çevre olarak görüyor, kontrolü, asker ve devlet bürokrasisiyle ittifak içinde sağlayacağına inanıyordu. Bugün iktidarda olan muhafazakâr kesim ise, bu mantığa göre, o bilinçsiz çevrenin mensubu idi, o "gerici" denen düşünceleri savunuyordu, yani halkla iç içeydi ve kültürel olarak benimsese bile siyasal olarak ordu karşıtıydı. Ama herhalde hepsi bu kadar değildir ve işte o kısım incelenmeye muhtaçtır.
Türkiye'nin yakın siyaset tarihi bu düğümde gizlidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA