Kemalizm bitti mi tartışması ortalığı tutmuş durumda. Biraz da 27 Mayıs irdelemeleri buna yol açtı. Doğal: bugün geçerli olan, egemen olan Kemalizmin önemli bir bölümü 27 Mayıs'la birlikte üretildi ve o sırada araba atların önüne koşularak, "sol Kemalizm" diye bir anlayış icat edildi. Oradan da Avcıoğlu-Belli ekiplerinin başını çektiği asker-aydın ittifakı ve ordu olmaksızın toplumsal ilerleme ve dönüşüm olmaz düşüncesi ve siyaseti doğdu.
***
Araba atların önüne koşuldu dedim; öyle, çünkü sol 1960'larda zannetti ki, kendisi Kemalizmin önündedir ve sahip olduğu
şiddet, militarizm, otoriterizm gibi "araçları" soldan alıp Kemalizme eklemektedir. Yani
soldan Kemalizme geldiğini sanıyordu o dönemin aydınları.
Oysa onların yeni zannettiği her şey Kemalizme içkindi. Kemalizm daha başta militarizmi, örgütlü orduyu, otoriter eliti kendine çıkış noktası almıştı. Dolayısıyla soldan Kemalizme değil basbayağı bir bilinçdışı hamleyle Kemalizmden sola geçiliyordu. Daha da ileri gidip doğru olarak şunu söyleyeyim: Kemalizm olmasaydı bir sol ideoloji Türkiye'de olmayacaktı. Türkiye'deki "yanlış sol", neredeyse bütün kanatlarıyla Kemalizmin türevidir.
***
Bu böyle. Ama bunun böyle oluşu o kadar basit bir husus değil. İki şeyi gösteriyor: bir,
Kemalizm bir şekilde devam ediyor. İki, sadece sol değil,
tüm ideolojiler Kemalizmden derece derece etkilenmiştir ve onu bir türlü sürdürüyor.
O zaman şunu söylemek mümkün:
Kemalizm bir toplumsal bakış açısı, bir dünyayı kavrayış yöntemi, bir yaşama biçimi ve bir siyaset pratiği olarak nüfuz edebileceği her yere yayılmıştır. Kendisinden önce gelen bütün yenileşme hareketlerinin mirasını da üstlenmiş olarak Kemalizm, daha da ileri gidip vurgulayayım, bugün
Türkiye'de yaşayan insanın bilinçdışıdır. Bu kadar yoğun ve otoriter bir endoktrinasyondan, bunun eğitim, askerlik ve darbeler yoluyla topluma zerk edilmesinden sonra Kemalizmin toplumsal bilincin dışını kurmadığını söylemek manasızlık olur.
***
Kritik olan şu: bugüne kadar birçok yerde
beş farklı Kemalizm olduğunu belirttim:
1960'ların sol, 1970'lerin sağ, 1980'lerin bürokratik, 1997'nin laikçi, 2000'lerin ulusalcı Kemalizmi... Bunlardan başka bir de çok genel bir modernleşme anlayışının Kemalizmi var: Alman materyalizminden, Fransız Devrimi'nden, 18. yüzyıl Aydınlanma düşüncesinden derece derece etkilenmiş bir Kemalizm. O türü, 1930'lardan önceki model.
Habermas'ın dediği gibi iki modernizmden özgürlükçü, akılcı olanına tekabül ediyor, hesapça. 1930'lardan sonraysa Kemalizm öteki modernleşmeye yani kapatıcı, dışlayıcı, zorlayıcı modernleşmeye dönüşüyor ve Avrupa'daki rejimlerin tesiri altında demir yumruk haline geliyor.
***
Bu şartlar altında Kemalizm bitti mi, sorusunu değiştirmek ve "
hangi Kemalizm bitmeli?" şeklinde sormak gerekmez mi?
Haydi,
erken veya ön Kemalizm bir entelektüel seçim olarak temel parametreleri, arayışı, önermeleriyle kabul edilebilir, seçilip benimsenebilir bazılarınca. Diyelim. Ama 1930'lardan sonra biçimlenen,
her askeri darbeden sonra revize edilen, topluma deli gömleği gibi giydirilen Kemalizmi daha fazla sürdürmenin, öyle bir anlayışın sürmesini istemenin anlamı olabilir mi?
Olabilir mi?