Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

27 Mayıs'ın panzehiri

27 Mayıs'ın yıldönümü! Daha önceki yıllara nazaran çok farklı bir ortamda cereyan ediyor bu anmalar. Bilhassa muhafazakâr kanallarda yapılan yayınlar 27 Mayıs'ı mahkûm ediyor. Artık o darbeye taraf olmuş CHP de bu konuda bir şey söyleyemiyor. Sevindirici bir gelişme! Gene de onları izlerken 27 Mayıs'la birlikte getirilen sistemin kırılıp kırılmadığını düşündüm. Çok ciddi bir problem bu.

***

27 Mayıs darbesi asker-bürokrasiaydınlar ittifakının yani Tarihsel Blok'un bir iktidar hamlesidir. Üç kanat da bu darbeyi istemiş, örgütlemiş ve desteklemiştir. Üniversite hocalarının darbenin hemen ertesinde verdiği yüz kızartıcı "fetva" başka türlü açıklanamaz.
Dikkate alınması gereken bir olgu bu. Çünkü ordu ve bürokrasi 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde aydınları dışlarına atmıştır. Ama 1997 ve 2002 sonrasında yani laikçi ve ulusalcı darbe girişimlerinde bazı aydınlarla ittifakı tazelendi. Birçok aydın asker için ideoloji üretti. Bilhassa Cumhuriyet gazetesi ve çevresi bu son iki darbeye destek verdi, zemin hazırladı. Onlar 27 Mayıs'ı da desteklemişti.
***

Şimdi bu yapı kırılırken söz konusu ilişkilerin ne şekilde gelişeceği başlı başına bir soru. AK Parti vesayet sistemini eskittiği ve erittiği bir gerçek. Ama bunun taşıyıcı koalisyonlarla ne derecede ittifak kurularak yapıldığı üstünde durmak lazım. O daha önemli bir sorun. Çünkü söz konusu koalisyonlar oluşturulup geniş bir payda işin içine katılmazsa atılan adımlar ne işlevsel olabilir ne de kalıcı.
Kısacası, 27 Mayıs'ın getirdiği ve askeri sistem içinde yerleşik bir konuma yerleştiren model aşılırken bunun sadece muhafazakâr bir anlayışla sağlanması da önemlidir kuşkusuz ama asıl izlenmesi gereken yöntem söz konusu dönüşümün çok genel bir sivilleşme ve demokratikleşme içinde başarılmasıdır. Yoksa sürdürülen çaba mevzii kalacaktır. Hatta eğer o geniş katılımlı taban ve onun sahip çıkacağı sivil-demokratik zihniyete erişilmezse değişti gibi görünen bu model çok derinlere inen kökleriyle bambaşka sorunlar doğurmaya adaydır.
***

Dolayısıyla sorun askeri vesayetin tasfiyesi midir yoksa onun da önemli bir parçasını teşkil ettiği genel bir demokratikleşme anlayışının hâkim hale getirilmesi midir?
Eğitimden tutun belki sağlık hizmetlerine kadar her noktada Türkiye'nin demokratikleşmeye ihtiyacı var. Bu, Türkiye'nin toplum olmaya ihtiyacı var demektir. Bu Türkiye'nin sivilleşmeye ihtiyacı var demektir. Ve bu son elli yıldan daha fazla sürenin defalarca Kemalizm adı altında revize ettiği, rehabilite ettiği modelin dönüştürülmesine ihtiyacı var demektir.
Sanıldığı ölçüde kolay bir şey değildir bu. Çünkü herkes bir yanıyla bu çok uzun sürmüş sisteme katılmıştır. O kadar ki, 27 Mayıs'a ve diğer darbelere muhatap olmuş bir Demirel sonunda 28 Şubat'la iç içe geçebildi. Demirel tek örnek değil. Zamanındaki DP yönetici kadrolarının büyük bir bölümü bugün CHP ile özdeşleşmiş durumda. Spekülatif bir şey söyleyeyim; yaşasaydı, Menderes'in ve Bayar'ın nerede duracağını da şu verdiğim örneklere bakarak söylemek kolay değil. Bu derecede vahim bir noktadadır Türkiye, verdiği daha doğrusu veremediği demokrasi sınavları bakımından. Günahın büyüğü tabii ki askerlere aittir ama bir de sistem diye, politik kültür diye bir şey var, insanları ve kurumları alt üst eden, çaresiz ve güçsüz bırakan.
***

İş, vesayetin aşılması değil sistemin değiştirilmesidir; en geniş manda sivilleşme ve demokratikleşmedir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA