Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Ermeni değil '1915 meselesi'

Her ne kadar Asala'nın avukatlığını yapmış Deveciyan Fransa'nın çıkardığı bu kanunla artık Türk devletinin hazırlattığı düzmece raporlar kendisine gelemeyeceği için seviniyorsa da söz konusu yasa tam bir saçmalık.
Demektir ki, bundan sonra kimse 1915 olayları hakkında Fransa'da kendi vicdani kanaatini açıklayamayacaktır; herkes bir soykırım olduğunu kabul etmek zorunda kalacaktır. Eh, bunun demokratik olduğunu veya hukuki olduğunu söyleyen bir sağduyu sahibi varsa beri gelsin, bari gelsin.

***

İşin bu yanı böyle olmasına böyle, ama bu noktaya vurgu yaparak, demokratik planda mağdur rolü oynayarak nereye varacağız? Bazılarının söylediği gibi, gidip Paris'in ortasında "soykırım olmamıştır" diyecek insanlar bularak, onları bağırtıp hapse attırarak sonra AİHM'de dava kazanarak Ermeni konusuna kendimizi uzaklaştıracağımızı, kendimizi bu sorundan kurtaracağımızı mı sanıyoruz?
Hiç olacak şey değil. Yapılması gereken bir tek şey var: 1915'le yüzleşmek.
Ermeni meselesiyle hesaplaşmak onun ardından gelecektir. Mutlaka gelecektir. Çok kolay gelecektir.

***

Çünkü, Ermeni olayları sadece Ermenilerin tehcir edilmesi, Müslümanlara dönük katliamlarına karşılık verilmesi, savaş hali içinde öldürülmeleri değildir. Hatta aynen bunlardan mürekkep olsa bile Ermeni meselesi bu değildir.
Ermeni meselesi "1915 meselesinin" sadece bir parçasıdır, sadece trajik bir bölümüdür onun.

***

Ermeni meselesi, 1915'te "canavarca" bir devlet anlayışının kurulmasıdır, o güne kadar inşaı devam eden bir devlet modelinin çatısının kapatılmasıdır, bir zihniyetin kurumsal hale gelmesidir. Bu model, bu zihniyet, bu yapı şiddetin, hikmeti hükümet dediğimiz, hukuk dışılığın esas ve meşru kabul edilmesidir. 1915 meselesi, idareci kadroya, yönetime ters gelen, onun hoşuna gitmeyen unsurun şiddetle, zor kullanımıyla ortadan kaldırılmasıdır. Devlete bir grubun devlet adına sahip çıkması, bildiğini okumasıdır.
Yöntem budur yani, çeteye dayanan derin devlet budur. O dönemde ulus devlet kurmanın gerektirdiği varsayılan etnik temizlik, tek etnisitenin hâkimiyetine dönük arayışlar dahi bu anlayışın sadece bir bölümüdür. Onlar zaten birer haldir, olgudur, hareket noktasıdır. Aynı sonuç başka yollardan da alınabilirdi: oysa bu anlayış ve yöntem tercih edildi. O modelin Çatlı'sıyla şusuyla busuyla üç beş gün öncesine kadar kullanılması ise beterin beteridir. Yani yalnız Ermenileri değil Türkleri de bambaşka bir şekilde kıskıvrak kavramıştır 1915 meselesi.

***

Türkiye bugün o çetelerin sahip olduğu derin devletten kurtulmak istiyor. Mücadele, istikamet, ihtiras budur. Türkiye, tarihinde, o da artık ne kadarsa, ilk kez 1915 meselesiyle hesaplaşıyor, biraz da 1915'le hesaplaştığını bilmeyerek. Çünkü seziyor ve kısmen de görüyor ki, Mumcu'yu, Kışlalı'yı, Üçok'u, Emeç'i 1915 öldürdü, faili meçhulleri 1915 işledi, darbeleri 1915 tasarladı, nihayet Dink'i 1915 "ortadan kaldırdı."
Bu anlayış oluştu. Ama bunu kabul ve hazmetmek kolay değil. Gene de olacak.
Oraya geliyoruz; ama ağır aksak, ama kör topal, ama aheste beste. Bugün Türkiye'de o çelik çekirdek dışında herkesin muradı bir: 1915 çetesini dağıtmak. Bunun adımları atıldı, bunun savaşı veriliyor.
Yani, Türkiye Ermeni meselesiyle yüzleşmeye başladı bile.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA