Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Hükümet Programı-1

AK Parti hükümetinin hazırlayıp Meclis'e sunduğu program iki açıdan önemli. Birincisi, program çok açık bir biçimde bu partinin pragmatist-modernleştirici yanını daha önceki programlardan daha fazla öne çıkarıyor. Nitekim, Eser Karakaş, Star'da yazdığı yazıda bilişim konusunda AK Parti ve CHP programlarını karşılaştırarak gerekli saptamalarda bulundu. Ak Parti bu alanda somut ve nümerik hedefler koyarken CHP çok daha muğlak ve genel geçer değerlendirme cümleleriyle meseleyi 'geçiştirmiş' durumda.
Bu saptama bize 'AK Parti sosyolojisini' bütün çıplaklığıyla sergiliyor. Öteden beri ele aldığım ve bu konuda hazırladığım bir kitabımda da (AKP ve Türk Sağı) belirttiğim gibi, iktidar partisi, ideolojik tercihleri bir yana ki, o konularda, aşağıda değineceğim gibi git gide daha muğlaklaşan bir pozisyona sahiptir, bugüne kadar getirdiği başarıyı her şeyden daha fazla bu gerçeğe borçludur.
Tekrar etmek pahasına belirtelim: AK Parti, kırsal alandan yola çıkıp metropole yürüyen büyük kitlelerin tutunacağı dal işlevini görmüştür. Yoksulluğu unutturarak, gelecek hayalleri kurdurtarak, insanlara umut aşılayarak bu işlevini sürdürmüştür.
Yapılanların tümü doğrudur anlamına gelmez bu saptama. Tam tersine, bizatihi bu davranış kalıbının ciddi eksikleri vardır. İdeolojik planda bakınca AK Parti de neo-liberal, kapitalist bir ekonominin sınır şartlarını kabullenmiş, onun içinde hareket etmektedir ve bu halin çok ciddi kısıtlamaları mevcuttur. Buna mukabil söz konusu pragmatizm, hele ekonomik krizler anımsanırsa, partinin bugünkü gücüne ulaşmasındaki ana etkendir.
AK Parti'nin bir seçenek partisi olması, bu partinin sağda merkeze oturması başka bir parametreyle izah edilemez. Daha önce DP'nin, sonra AP'nin ekonomik pragmatizm ve fonksiyonellik düzeyindeki manasını şimdi AK Parti üstleniyor. (Anap, sanıldığının tersine bu bakımdan diğerlerinden daha ileride değil daha geride bir partiydi. Onun alameti farikası başka bir noktada sağ-demokrasi ilişkisinde ortaya çıkıyordu.) Programın sayısal ifadesi en fazla Demirel programlarının ve siyasal söyleminin izini taşımaktadır.
Gelelim programın ikinci yanına. Demokratikleşme yeni hükümetin gene bu derecede daha önce hiç vurgulamadığı, hep gizli bir niyet olarak içinde saklı tuttuğu bazı 'özlemleri'de eski tabirle kuvveden fiile çıkarıyor.
AK Parti dönemindeki demokratikleşme çok büyük ölçüde sivil-asker ilişkisi, yargı reformu, bürokratik hiyerarşinin kırılması, oy veren kitlenin anayasal kurucu güç haline getirilmesiyle kaim.
Bunların hiçbiri bizim modernleşme tarihimizde gerçekleştirilmiş şeyler değil. Olmadığı gibi Türkiye'deki merkez sağ siyasetler bu bakımlardan tam manasıyla maluldürler.
Nasıl olmazlar? Gerçi, Menderes 'biz orduyu yedek subaylarla da idare ederiz' gibisinden bir cümle söylemiştir (o da, kesin değildir, bir tevatürdür) ama orduyla arasında onun açısından en küçük bir sorun olmamıştır. Tam tersine, ordunun genç kadroları başta destekledikleri Menderes'ten, yeterince radikal olmadığı ve eski kadrolarla bütünleştiği için uzaklaşmıştır.
AP
ise bu açıdan daha vahim bir noktadadır. Demirel, her dönemde askerleri desteklemiş, ne istemişlerse onlara vermiştir. Hele 1971 askeri darbesinden sonra anayasayı orduyla birlikte değiştirmesi ve ordunun yaptığı 'reformlar AP'nin teminatı altındadır' demesi vahimden de ötedir.
Bu konuda esaslı çıkışlar yapmak isteyen fakat sonuna kadar götüremeyen Anap olmuştur. Özal, diğer liderlerle mukayese edilemeyecek derecede demokratik reforma açık birisiydi. Fakat sistemi yeterince güçlü bir biçimde değiştirmeyi başaramadı. Sadece bazı tohumları serpip geçti. Şimdi onların derlenmesi, biçilmesi AK Parti'ye düşüyor. O da 2007 seçimlerinden önce karşılaştıklarının etkisi altında bunu sağlamaya çalışıyor. Sistemin radikal dönüşümünü gerçekleştirmek gibi bir niyeti ortaya koyuyor.
Bunlar yabana atılmayacak gelişmelerdir. Ama neden Ak Parti böyle bir noktaya gelmiştir ve buradan sonra nereye gidebilir, demokratikleşme sadece bu düzeyde kaldığı ve bu unsurlarla sınırlı olduğunda anlamlı mıdır, daha ötesinde ne yapılmalıdır, program neleri eksik bırakmıştır diye sorulması gerekir.
Bunlar da yabana atılmayacak sorulardır ve onları cuma günü ele alayım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA