Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Dergiler ölmez!

"Yazılı basın öldü, internet artık o vadideki her şeyin yerini aldı" diyenlerdenseniz, Amerikan dergilerinde yayınlanan bir ilana kulak vermenizi öneririm.
Önce ben de atladım. Sonra "Dergiler: Neşriyatın Gücü" logosu dikkatimi çekti. Metinde ise Facebook, You- Tube, Twitter gibi yeni tutkularının yanı sıra gençlerin dergilere de zaman ayırdığı belirtiliyordu. Yaygın kanının aksine internetin gücü dergilerin pabucunu dama atmamıştı ve 18-34 yaş arasındaki gençler dergilerin en "sıkı" takipçileriydi. Bu yaş grubunda olup da dergi okuyanların sayısı 34 yaş ve üstündekilerle ya aynıydı ya da daha fazla.
Peki, dergilerle yeni gelişen sanal medyalar arasında hiç mi ilişki yok derseniz, var. Dergilere abone olmak için internet kullanılıyor. Geçen yıl tüm dergi aboneliklerinin % 22'si internet üstünden gerçekleştirilmiş. Ama internet dergi aboneliğini tahrik eden bir unsursa tersi de doğru, dergiler de internet araştırmalarını, internet kullanımının verimliliğini, sıkı durun, yaklaşık iki katına çıkarmış. Kısacası, duyurunun sonunda söylendiği gibi, her iki mecra da birbirini büyütüyor.
Bunu okuyunca önce şunu düşündüm: sorun yazılı kültürle ilgili. İnternet görselliği de kullanan bir ansiklopedi, son tahlilde. Bir yazılı kültür mecrası. Yazılı kültür alanının en klasik ve güçlü aracı olan kitap ve dergiye karşılık yoğun bir görsellik boyutu da var ama bu onun temel niteliğini değiştirmiyor ve yazılı kültürle ilişkisi belli bir düzeyin üstündeki toplumlarda internet sadece koşulların ve yapının dönüşmesine olanak sağlıyor. Yoksa bizde iddia edildiği gibi öyle kitabı, dergiyi ortadan kaldırmıyor. Yaygınlık, erişim kolaylığı, paylaşım gücü derseniz söylenecek bir şey yok. Dünyanın en büyük arşivi ve kitaplığı olan, daha da gelişecek interneti en büyük mutluluk aracımız olarak sevgiyle selamlıyoruz. Fakat gerçek saygımız okuma dediğimiz büyük edime.
Ama dergileri unutmuyoruz.
Nasıl unutulur dergiler? Şimdi önümde ağustosta yayınlanmış veya benim bu ay okuma olanağı bulduğum iki "baba" dergi var.
İlki daha önce de değindiğim Mesele. Bana göre Türkiye'de yayınlanan en güçlü dergilerden birisi. Bir kitap dergisi Mesele ama düşünceyi öne çıkaran, sade suya tirit eleştiri yazılarına değil, sol bir dünyaya bakan ve onun koşullarını tarif ve inşaya çalışan, felsefi potansiyeli yüksek bir düşünce dergisi aynı zamanda ve elbette Osman Akınhay'ın damgasını taşıyor. Bu sayıda Arundhati Roy'la, Salih Mercanoğlu'yla, Şebnem Korur Fincancı'yla, Nazan Aksoy'la, Stevi Jackson'la yapılmış söyleşileri ve diğer yazıları inceden inceye okumanızı öneririm. Kadın erkek kimliği, Sarkozy'ye muhalefet, Arap-İsrail çatışması, cinsel kimliklerin performansı, Halide Edip, sosyal forumlar tartışılıyor bu yazılarda. Yetmez mi?
İkinci vurgulayacağım dergi de yayın hayatına yeni çıktı; adını büyük şairimiz Cemal Süreya'nın bir şiirinden alıyor: Sıcak Nal. Daha önce benim neredeyse tutkunu olduğum Yasak Meyve'yi, Eşik Cini'ni, Siyahi'yi de yayınlamış Komşu Yayınları çıkarıyor bu dergiyi. Burada da Türk edebiyatının cin fikirli şairi ve dergicisi Enver Ercan'ın izini görmek mümkün. Sıcak Nal da bir edebiyat ve düşünce dergisi. Afrika Yuvarlak Değildir başlıklı son sayısı siyah kıtayı sadece futbol üstünden tanıyanların ve öyle tanıtanların aldanmasına ve aldatmacasına kapılmamak için okunması gerekiyor. Dergi yenilikçi Güney Afrika edebiyatını da Kürtçe edebiyatı ve Rewşen Kuşağı'nı da irdeliyor. Çok etkileyici söyleşiler, derinlikli incelemeler ve zengin bir öykü birikimi var.
Yerim dar, diğer dergileri anmak için ama hepsi yenimde. Bin bir güçlükle yayınlanan hayatın izdüşümü olan bu dergileri, okuyun, "bitti" gibi cahil kolaylığı içeren laflara kanmayın.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA