Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

CHP'nin 'durmadığı' yer

Belli bir grubun Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı ve manifesto olarak nitelendirdiği görüşlerine verdiği desteği anlıyorum ama o desteği biçimlendiren ana noktalardaki büyük boşlukları kabul etmekte zorlanıyorum.
Çok genel çizgileriyle, Kılıçdaroğlu'nun "yeni" CHP'yi yanaştırmak istediği limanın liberalizm ve liberal demokrasi olduğu söyleniyor.
Pek güzel. Elbette bir genel başkan böyle bir karar alabilir ve bir partinin tabanını o yönde eğip bükebilir. Fakat anlayamadığım CHP'nin bugüne kadar liberal demokrat değil sosyal demokrat bir parti olarak sunulmasıydı. Şimdi bu dönüş nasıl olacak? Bu kapsamlı bir soru, cevabının da öyle olması gerekiyor. Onu bir an için kenara bırakalım ve önce Kılıçdaroğlu'nun işaret ettiği başka bir çıkmazı ele alıp oradan devam edelim.
Kılıçdaroğlu, halkı anayasa değişikliğine "hayır" demeye davet ettikten sonra asıl sorunun 12 Eylül anayasasının ruhunda olduğunu belirtiyor ve o anayasanın giriş bölümünün değiştirilmediğini söylüyor. Haklıdır; bazı sözcükleri çıkarıldıysa da o bölüm değiştirilmedi ve 1982'de Türkiye'yi 1930'ların faşizmiyle bir kere iç içe geçirmek isteyen devletçi, toplumu hiçe sayan, bireyi zerre kadar önemli bulmayan zihniyet yerini korudu. O dönemin liberal demokrat ANAP'ı da bu bölümü ve anayasayı bütün o liberal demokrat iddialarına rağmen dokunulmazlaştırdı.
Gene de ANAP "ben liberal demokratım" dedi. Bunu kendisine göre söylemekte haklıydı. Dünya neo-liberal bir zemine oturmuştu. Serbest pazar ana belirleyici kabul ediliyor, girişimci birey önemseniyordu. Bu kanava üstüne işlenmiş bir liberalizm bütün "alaturkalığına" rağmen kabul edilebilirdi. ANAP, liberalizmin bu özüyle barışıktı ve onu Türkiye'ye ithal etmek niyetindeydi. O "öz" dediğim şey, baştan beri bir tek şeydir: mülkiyet hakkı.
Bu hakkı her şeyin önünde, üstünde, ötesinde önemsediği için, liberal demokrasi devleti sadece hukuku korumakla, daha doğrusu mülkiyet hakkını hukuk aracılığıyla korumakla sınırlandırır. Mülkiyet ferde ait olduğu için, mülkiyeti oluşturan bireyin irade ve girişimi olduğu için birey gene liberalizmin kutsadığı bir varlıktır.
Şimdi, CHP, bu çerçeve içinde tanımlanan bir liberal demokrasiden mi yana ve bunu sosyal demokrasiye karşı bir seçenek veya kulvar değişikliği olarak mı sunuyor?
Dünyanın hiçbir yerinde bir sosyal demokrat parti bu türden bir manifetasyonla ortaya çıkmaz. Çünkü sosyal demokrasi bu şekilde tanımlanan ve eşitsiz gelişme yasaları üreten liberalizmi, onunla özdeş piyasa ekonomisini "sosyal" bir demokrasi önererek aşar. Kabul ediyorum, 1989 sonrasında bunun nasıl yapılacağı sosyal demokrat çevrelerde yeterince aydınlatılmadı. Ortadaki zihin bulanıklığı "sosyal piyasa ekonomisi" gibi saçmalıklarla aşılmak istendi, olmadı. Ama herkesin bu zihin bulanıklığını kabullenmesi gerekmez.
Gerekmez, çünkü sosyal demokrasiyi sınıfsal bir gerçeklik olarak kabul eder ve liberal demokrasi gibi sınıf dışı gibi görünmek isteyip, esasında sermayeyi öne çıkaran ideolojilerden kendinizi emek lehine ayırırsanız hem liberal olursunuz hem de sosyal. Bugünkü çıkmaz bu gerçeğin inkârıdır. CHP'nin ve solun emek tercihini değil, kapitalizm, piyasa ve sermaye tercihini kullanması, kullanmak istemesidir. (Bernstein'ın sosyal demokrasi revizyonizmini kurarken kapitalizm lehine söyledikleri bu gerçeği dışlamaz, onu da belirteyim.) Şunu söyleyeyim: sosyal demokrasi liberal demokrasiyi içerir ve türevlendirir. Liberal demokrasi ise sosyal demokrasiye sıkı sıkıya kapalıdır.
Kılıçdaroğlu bunu henüz algılamamış görünüyor. Henüz bir sol muhakeme içinde değil. Üstelik bir de çıkmazı var: sosyal demokratım derse tabanı nereden bulacak? O taban solumsu ve vulger sol politikalarla AK Parti'ye kaydı. Öyle olunca CHP de ortada laf dolaştırıyor ve gene üst orta sınıfın, gelir seviyesi yüksek, yaşlı, iyi eğitimli, kentli kesimlerine sesleniyor.
CHP sol olabilir ama solculaşamaz demiştim. Doğrulandı ama biraz eksik doğrulandı; CHP sol da olmak istemiyor. Kılıçdaroğlu için hemen kalem üşürenlere üzülerek hatırlatırım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA