Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Yeni CHP'nin eşiğinde

Uzun sözün kısası kılıcını zamanında çeken Kemal Kılıçdaroğlu vurdu ve kazandı. Gerçi Osmanlı'da ve CHP'de oyun bitmez. Bundan sonra kurultay sonuçlanana kadar daha ortaya nelerin çıkacağı da bilinmez ama bazı şeyler sabittir.
Birincisi, pazartesi günkü yazımızda Kılıçdaroğlu'nun aday olacağını sezdirirken ve onun sonrasına dönük yorumlar yaparken Baykal'ın amin dediği duanın olamayacak dua olduğu görüşünden hareket ediyorduk. Bunu daha önceki yazılarda da belirtmiştik. O hale düşmüş bir genel başkanın arkasından bazılarının ilk birkaç gün boyunca söylediği gibi öyle 1250 delegenin yekpare bir biçimde gitmesi mümkün değildi. Baykal'ın düşmesi tıpkı bir diktatörün görevden çekilmesi gibiydi ve o açılan gediğin doldurulacağı çok belliydi.
Baykal o partiyi bir demir yumruk altında çekip çeviriyordu. Kılıçdaroğlu'nun adaylığını açıklaması bu kapağın nasıl attığını o partiye emek vermiş doğru yanlış herkesin televizyon ekranlarına çıkmasından anlaşılıyor. İnsan o isimleri, çehreleri gördükçe onların da bir dönem bu partinin önemli, önde gelen insanları olduğunu hatırlayıp hayrete düşüyor.
Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı adaylık ulemadan bazılarının gazetelerde yaptığı ve o 'partide Baykal'a eş değerde ve güçte bir insan yoktur' açıklamalarını ertesi gün çöpe attığı gibi aynı kişilerin adaylık açıklamasından sonra televizyon ekranlarına koşup kendilerini tevil etmesine de bir açıklık getirmiştir. Şunu söylemek istiyorum. Kılıçdaroğlu'nun adaylığının sonucu değildir önemli olan. Önemli olan bizatihi bu adaylığın açıklanmasıdır ve onun ne ifade ettiğidir. Dolayısıyla, bu hali doğuran nedenleri iyi tahlil etmek gerekir. Hangi koşullar bu sonuca yol açtı, Kılıçdaroğlu o partide neyi, kimi temsil ediyor?
Bu sorunun yanıtı açıktır: Baykal'ın partiyi çektiği sağ muhalefetin yetersizliği ve CHP'nin bir kere daha sınıfsal tabanlı bir sol oluşumla dönüşme ihtiyacı. Kılıçdaroğlu bu ihtiyaca cevap verir, veremez. Onu zaman gösterecektir. Ne var ki, onu adaylığa bu dinamik itmiştir. Buna bağlı olarak şunu belirteyim: eğer Kılıçdaroğlu bundan böyle partiyi, tıpkı Ecevit'in 1970'lerde CHP'yi AP'lileştirmesi gibi, AK Parti'lileştirirse CHP toplumsal bir momentum yakalayabilir.
Bunu Kılıçdaroğlu'nun tek başına yapması olanaksızdır. Bugünkü dünyada sol artık çok farklı anlamlar kazanmıştır ve çok zor bir problem odağıdır. Aynı şekilde diğer siyasal ideoloji kavramlarının da anlam kaymalarına, değişmelerine uğradığı bir çağdayız. Bugün liberalizmin, muhafazakârlığın yeni kapsamlarının ne olduğunu bize Türkiye kadar son İngiltere seçimleri de göstermiştir. Böylesine kaygan bir tabanda Kılıçdaroğlu'nun bu zorlu meselenin altından kalkması ancak yeni bir örgüt ve kadro kurmasıyla mümkündür. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu'nun karşısında dar kadrocu oligarşik bir partiyle demokratik, özgürlükçü sol parti seçenekleri durmaktadır. Kadro ve ideoloji bu yönde verilecek kararla oluşacaktır.
Eski bir satranç oyuncusu olarak söyleyeyim. Bütün bunlar Baykal'ın her türlü manevra imkanının kaybolduğunu gösteriyor. İnsanlar 'yürüyen vagon' teorisi gereğince Kılıçdaroğlu trenine atlamaktadır. Bundan böyle bizzat Baykal da aday olsa sonuç alamaz. Her şeye rağmen öyle bir deneme partiyi böler. O bölünmenin kaçınılmazlığı bir yana o takdirde CHP de tarihin boşluğuna itilir.
CHP, sol-demokrat bir parti olmanın ya da olmamanın gergin ipi üstündedir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA