Tartıştığımız türban-simge ilişkisi, siyaset-simge ilişkisinin özel bir halidir. Bu yanıyla, herhangi bir siyaset, siyasal parti ve kitle tarafından politik-ideolojik yapının bir simgesi olarak ortaya çıkarılmış bir nesnenin toplumsalsiyasal anlamı bir futbol takımı, bir sosyal kulüp simgesiyle aynı olamaz. Bu, cuma günkü yazımda belirttiğim üzere sosyal alansiyasal alan arasındaki ve sosyal alanın siyasallaştırılması sürecinden doğan bir farktır.
Herhangi bir nesnenin siyasal bir simge olması halinde herhangi bir sosyal-kültürel simgenin ifade ettiği nötraktif anlam ortadan kalkar ve son zamanlarda literatürde mücadele mekanı (contested space) denilen 'durum' ortaya çıkar. Bu da atomize olmuş, parçalı (fragmante) bir toplumsal mekanın başlangıcıdır.
Herkes için siyasal mı?
Bütün türban takanların onu bir siyasal simge olarak gördüğünü söylemenin, onunla bir siyasal manifestasyon çabası içinde bulunduğunu varsaymanın hiçbir anlamı yoktur, olamaz da. Fakat, şimdi, türbanın kapsadığı kültürel-varlıksal (ontik) bir kabulden onu bilinçli bir biçimde siyasallaştıran bir kabule geçiş çabası görülüyor. Bunu yok saymak da olanaksızdır. AKP'nin, Ümraniye'de yapılan son Kadın Kolları Toplantısında açılan bir pankartın üstünde yazanlar, ' sosyal kimlikten siyasal kimliğe' ( Radikal, 20.1.2008, s.7), koşulların değiştiğini ortaya koyuyor. Nedir buradaki sıkıntı?
Toplumsal özgürlük
Türbanın bir sosyal kimlik, bir varlıksal (ontik) anlayış uzantısı olarak kullanılması konusundaki kısıtlamaların özgürlükçü bir yaklaşımla aşılması bir zarurettir . Bu konu çok tartışıldı ve yazıldı ve sanırım literatüre ilk kez bendenizin soktuğu bir kavram çifti içinde (hizmet alan-hizmet veren mekanlar) önemli bir noktaya kadar da getirildi.
Bu tartışmada kritik rolü üniversite oynamaktadır. Üniversitede türban sosyal kimlik bağlamında özgürleşsin fakat siyasal kimlik aracı olduğunda aynı şey savunulabilir mi?
Hemen belirteyim ki, ben bugüne kadar bunu da, çok tartıldığı zaman, Cumhurbaşkanı eşinin türbanını da savunmuş birisiyim. Dolayısıyla üzerinde durduğum salt türban değil, onun ötesinde ilkeselkuramsal bir tartışmadır.
Nedir 'proselitizm'?
Buradaki hassas husus bizim bu tartışmalarda gözden kaçırdığımız, oysa demokratik bir çerçeve içinde ele alınan (bu özellikle önemlidir) laiklik tartışmalarında öne çıkan bir kavram olan proselitizm kavramıdır. Bu sözcük eski dilde ihtida etmek, ihtida etmiş: mühtedi karşılığında kullanılırdı. 'İhtida etmek', din-inanç değiştirmektir. Proselitizm aynı anda, insanları inanç değiştirmeye zorlayan eylemin de adıdır. Hatta bizdeki gibi zorlayıcı tarzdaki modernleşmelere 'proselytizing modernity' denmektedir.
Laiklik, bütün o ayrıntı tartışmalarının ötesinde bu 'eylemin' ortadan kaldırılması için önemlidir: kimsenin kimseye müdahalede bulunmaması. Bu, gene cuma günkü yazımda belirttiğim manevi cebir şartını ortadan kaldırmanın en işlevsel aracıdır. Bu anlayışla bütünleşmiş liberalizmin sosyal kimlik bağlamında kabul ettiği yaklaşım budur. Fakat iş bir ideolojiksiyasal pozisyona tekabül ederse, o durumun içereceği provokatif yapı ve yaklaşımın daha farklı bir algılamayı gündeme getireceği kesindir.
Şimdi soru ikileşmektedir: bir, türban siyasal bir simge midir, değil midir; iki, bir hükümetin, siyasal olduğunu kabul ettiği bir simgeyi tek yanlı olarak özgürleştirmek hakkı var mıdır?
Olmaması gerekir. Çünkü özgürlük, demokrasi bağlamında, diyalojiuzlaşmasözleşme ekseninde tezahür eder. Nitekim bugüne değin toplumsal uzlaşma anlayışı içinde bu sorunun aşılmasında çok yol alınmıştı. Şimdiki tavır öncelikle uzlaşma kavramını ortadan kaldırdığı ve hegemonik bir vurgu içerdiği ölçüde sorunludur. Tartışma da buradan doğmaktadır.
Gerekirse devam ederiz!