Başbakan Tayyip Erdoğan dün Madrid'de Medeniyetler İttifakı Girişimi toplantısına katıldı. Toplantının Samuel Huntington tarafından ilk kez 1990'da Foreign Affairs dergisinde öne sürdüğü Medeniyetler Çatışması tezine karşı bir "panzehir" olarak düzenlendiği besbelli. Huntington, makalesini daha sonra genişletti ve Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması başlıklı bir kitaba dönüştürdü. Tez ilk günden beri tartışılıyor.
Ne diyor Huntington?
Kabaca özetleyecek olursak Huntington'a göre bir tarafta Batı uygarlığı, geride kalan kesimde de sekiz uygarlık mevcuttur, fakat onların arasında İslam başı çeker. Soğuk Savaş sonrası dönemde İslam ve Batı çarpışacaktır. Zıtlaşmayı doğuran başlıca iki nedenden söz edilebilir.
Bunların ilki nüfus artışı ve ona bağlı olarak uygarlıkların dünyada kontrol ettiği alandır. Batı bu yönde gerilerken İslam alan kazanmaktadır. İkincisi Batı "misyonu" doğrultusunda üstüne düşeni yapmamış, "kendisi olarak" kalmamışken İslam bunun tam tersi bir tutum içindedir. Dediğim gibi bu yaklaşım çok eleştirildi. (Onlardan biri Oryantalizm tezinin müellifi Edward Said'dir. Said'in bu konudaki eleştirel söylevi youtube'dan izlenebilir.)
Acami'nin Huntington eleştirisi
Söz konusu yaklaşımı en son kendisi de saygın bir Amerikalı siyaset bilimci olan Arap asıllı Fuat Acami ele aldı. New York Times
dergisinin 6 Ocak 2008 tarihli ve İslam başlıklı Kitap Ekinde Huntington'un görüşlerine "Çatışma" başlıklı yazıyla ve çok "vahim" bir biçimde döndü. Döndü, çünkü, Huntington makalesini yayınladıktan sonra Foreign Affairs dergisi akademisyen ve düşünürler arasında bir soruşturma yapmış, onu Acami yönetmiş, kendisi de bir makale yazmıştı.
İlginçtir, o gün de bugün de Huntington'la Acami'nin tartışmasının belkemiğini İslam'la olan ilişkisi içindeki Türkiye oluşturur. Huntinton, Türklerin Mekke'yi reddettiğini fakat Brüksel tarafından da reddedilerek yaşadıkları hayal kırıklığı içinde yüzlerini Taşkent'e çevireceklerini söylüyor, Acami de Atatürk Batıcılığını öne sürerek bu görüşe karşı çıkıyordu ve güneşin altında ötekinden etkilenmeyen bir uygarlık olmadığını savunuyordu.
Acami'nin Huntington 'özrü'
Şimdi aradan yaklaşık 20 yıl geçtikten sonra Acami son yazısında Huntington'ın haklı çıktığını kabul ediyor, onu Bernard Lewis'le birlikte küreselleşmenin aldatıcılığına kapılmamış iki büyük düşünürden birisi olarak selamlıyor. Nedeni gene Türkiye. Acami'ye göre Huntington artık haklı; çünkü, Türkiye'de İslamcılar orduyu ve seçkinleri açıkça kenara iterek bir İslamcıyı Cumhurbaşkanı seçti. Görünüşte hedef onlar için de Brüksel ama bu kendilerini "askerin gücüne karşı" korumak için tutulmuş bir yol. Kısacası, sonuç Batı için kesin bir yenilgi.
Türkiye'ye yeni konum
Acami'nin görüşleri bizim için yeni değil. Türkiye'de aynı düşünceyi savunan belli bir kesim var. Burada daha ilginç olanı Huntington'un ve Acami'nin "konumları."
Huntington, Harvard Üniversitesi'nin en parlak hocalarından biridir ve ilk önemini zamanında yazdığı kitaplarla askerin siyasete müdahalesini ve darbeleri, haydi meşrulaştırma demeyelim, ama bir imkan haline getirmesiyle kazanmıştır. Soğuk Savaş'ın en büyük tasarımcılarındandır . Daha sonra da "çatışma" iddiasıyla ortaya çıktı.
Demem odur ki, Huntington'ın görüşleri ABD dış politikasını doğrudan etkiler, hatta tayin eder . Mevcut yaklaşımının 11 Eylül sonrasında nereye kadar genişlediği malumken bir de Huntington'dan çok farkı olmayan Fuat Acami'nin aynı görüşü savunması bundan böyle Batı'nın yani ABD'nin nezdinde, indinde Türkiye'nin nereye oturacağını göstermesi açısından önemlidir. Yani, Türkiye, medeniyetler çatışmasının İslam odaklarından birisi olarak işaret edilmektedir ve öyle algılanacak demektir.
Durum bana göre vahimdir!