Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞELALE KADAK

Bizi ancak ‘merhametli eğitim’ kurtarır!

Dolandırıcılık zincirinin son halkası saadet zinciri Çiftlik Bank'a tam 500 bin kişinin nasıl para kaptırdığına, aklı başında insanlar bir türlü akıl sır erdiremiyor değil mi?
Bana göre dönüp dolaşıp her konu eğitime geliyor. Çocuklarımıza dünyayı bulduklarından daha güzel bırakacak insanlar yetiştirmek için önce 'merhametli eğitimi' temel alan yeni bir eğitim sistemine geçmemiz gerekmiyor mu? Önce ahlak demeyecek miyiz?
Geçen hafta 11 yaşında bir erkek çocuğu annesi olarak kendi adıma müthiş faydalandığım bir eğitim konferansına katıldım.
Öğrenci kabul etmeye bir yıl önce başlayan NUN Okulları'nın Beykoz Kampüsü'nde 'Eğitimde 1 Adım Ötesi' adını taşıyan konferansta birbirinden değerli akademisyenleri dinleme fırsatı buldum ancak en çok da konferansın açılış konuşmasını yapan Prof. Dr.
Kemal Sayar'ın sunumundan etkilendim.
Merhametli eğitimi de Sayar anlattı zaten.
Evet gündemimizde çok önemli konular var. Türkiye, hemen sınırımızda sıcak bir savaşın içinde zorlu ancak başarılı bir mücadele verirken bana göre içeride seferberlik başlatılması gereken ilk konu eğitim olmalı.
Kemal Sayar'ın anlattıklarını dinleyince geleceğin yeniden inşasının eğitimden ayrı yapılamayacağının da aşikâr olduğunu düşünüyorum.
Dijital yerlilere eğitim konusunda kafası karışık olan ebeveynler ve de öğretmenlerin ve de bu konularda adım atmasını beklediğimiz yöneticilerin dikkatle okumasını istediğim birkaç önemli notu burada paylaşmak istedim. Umarım NUN Okulları bu konferansın tamamını YouTube kanalıyla herkesle buluşturur.
Prof. Sayar, teknolojinin kendi başına, eğitimi radikal bir biçimde dönüştüreceği düşüncesinin bir illüzyon gibi göründüğüne dikkat çekerek, 21'inci yüzyıl yeteneklerine odaklanan, öğrencilerin özneler olarak katılabileceği, öğretmenin daha az öğretip daha çok araştırma ve eğitim sistemini geliştirmeye zaman ayırdığı, sosyal eşitsizlikleri kaldıran, dijital çağın gereklerine uygun bir eğitim reformunu hayata geçirmemiz gerektiğini söylüyor.
Yani, birlikte öğrenen, sorgulayan, soru sorduran, değer eksenli öğrenmenin olduğu, hayatta karşılığı olan bilgiye yönelen ve bilgiyi değere dönüştürebilen bir eğitime geçmeliyiz.
Hem de hiç vakit kaybetmeden.
Kemal Sayar'ın sunumunda en beğendiğim cümleler şöyleydi:
"Dünyanın daha fazla başarılı insana ihtiyacı yok. Daha çok hikâye anlatıcısına, daha çok barış gönüllüsüne, gönül tamircisine, dünyayı daha yaşanılası ve insancıl kılacak ahlaki cesareti gösterebilecek ve sevgi taşıyan insanlara ihtiyacı var. Bütün bunların da modern kültüründe tanımladığı biçimiyle başarıyla ilgisi yok." Sayar'a göre teknolojinin dönüştürdüğü günümüzde merakı yeniden keşfetmek önemli. Odak noktasını sonuçtan alıp, sürece veriyor olmak, yeni bir gözlem yöntemi bulmak, odağı öğretmekten öğrenmeye geçmek...
Yani, "Bana anlatırsan, unutucağım.
Bana gösterirsen hatırlayacağım.
Benimle birlikte dahil olursan öğreneceğim" diyen çocukları anlayan öğretmenlerle eğitim verirsek bu iş olacak.
Böyle düşünen öğretmenleri nasıl bulacağız bilmiyorum ama bir an önce bu öğretmenleri eğitmekle işe başlasak iyi olmaz mı?
Neticede hepimiz çocuklarımızın teknoloji yüzünden odaklanamadığından şikâyet etmiyor muyuz?
Bununla mücadelenin en güzel yolunu Prof. Sayar anlattı, onu da yarınki yazımda okuyabilirsiniz...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA