Yaşanan krizlerde kimin nasıl davrandığı çok önemlidir. Kimi krizi fırsata çevirir, kimi de bunu yapamadığı için kaybeder. Dün HSBC CEO'su Selim Kervancı ile sohbet ederken en çok bunu düşündüm.
Düşünün ki dünyanın en büyük bankalarından HSBC, herkesin gittiği bir ortamda, 2001 krizi esnasında Türkiye'ye yatırım yaptı. Kuşkusuz bu kararının meyvelerini de almayı bildi. Ardından bir satış süreci yaşadı ve derken, Türkiye'de bankacılığı odaklanarak yapmaya karar vererek bankada bir yeniden yapılanma sürecine girdi. İşte aslında uzun yıllar HSBC bünyesinde yer alan ve en son Dubai'de çalışırken, patronları tarafından Türkiye operasyonunun başına gönderilen Selim Kervancı'nın dönemi işte bankanın bu dönüm noktasına rastladı.
Ne ilginç ki 11 Temmuz 2016'da Türkiye'de göreve başlayan Kervancı, 5 gün sonra tarihin en kanlı darbe girişimiyle, tüm banka ve şirket yöneticileri gibi kendini anında ciddi bir krizin de yönetiminde buldu ama Türkiye'den umudunu hiç yitirmedi ve yurtdışına da hep bu umudu pompaladı.
Peki bankada neler yaşandı? HSBC, 2016 yılını yeniden yapılanma, 2017'yi yatırım yapma ve 2018'i de büyüme yılı olarak hedefledi ve şimdi bu hedef sapmadan gidiyor.
Ana bankacılık sisteminin altyapısını 480 milyon lira harcayarak değiştiren HSBC, Türkiye'de ne kadar kalıcı olduğunu da aslında bu yatırımla göstermiş oldu.
Kervancı, kurumsal bankacılıktaki kredileri yüzde 35 büyüttüklerini, birikim yönetim gelirlerini iki katına çıkardıklarını söylüyor. "Yatırımlarımızın meyvesini 2017'de almaya başladık. Banka 2014'te 65 milyon lira, 2015'te 325 milyon lira, 2016'da 355 milyon lira zarar etmişken, yeniden yapılandırma maliyetine rağmen, 2017'nin ilk 9 ayında 137 milyon lira kâr etti" diyor.
Önümüzdeki hafta Çin'de Türkiye konferansı yapacaklarını ve Türkiye'yi doğru anlatmak için bu fırsatı iyi kullanacaklarını söylüyor Kervancı. Türkiye'deki finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmalar ve jeopolitik risklerle ilgili yorumunu ise şöyle açıklıyor:
"Dünyanın bu bölgesi hiçbir zaman sakin olmadı. Çok daha zor dönemler de geçirdi. Ama herkesin bu ülkede yatırımı var. Bu ortam fırsat doğurabilir, riskleri iyi yönettiğiniz takdirde. 2018 kötü bir yıl olmayacak. Bütçe açığı birçok Avrupa ülkesinden daha iyi durumda. Borçluluk oranı yüzde 30. Özel sektörün döviz cinsinden borcu 262 milyar dolar seviyesinde ama kısa vadeli değil. Endişe yaratmıyor. Enflasyon yüksek seyrediyor ancak kur geçirgenliğinden kaynaklı."
Bugün bir bankacıya mikrofon tuttum ve işte duyduklarım bunlar.