En zor yıllardan birini yaşayan ve haing darbe girişiminin negatif etkileriyle boğuşan Türkiye'nin ekonomisinin dibe vurmasını bu kadar candan isteyenlere hayret ediyorum. Sahiden hepimizin aynı gemide olduğunu unutuyor muyuz?
Doğrusu ekonomi gazetecisi olarak sık sık ülkede yatırım yapmış yabancı şirketlerin CEO ve başkan düzeyindeki temsilcileriyle bir araya gelme fırsatı buluyorum.
Yaptığımız sohbetlerde kimse de fabrikaları kapatıp Türkiye'yi terkedeceklerini, başka ülkeye yatırımı taşıyacaklarını falan anlatmıyor.
Yüz milyonlarca dolar yatırmış ve hala da ek yatırımlar yapmaya devam eden sanayi şirketlerinden söz ediyorum.
15 Temmuz'dan bu yana bu konuda pek çok yazı kaleme aldım. Evet, herkes ekonominin çok zor günler geçirdiğinin farkında.
Ancak 80 milyonluk, üstelik de en yakınımızdaki Avrupa Birliği ülkeleriyle kısaylayınca hayli genç bir nüfusa sahip Türkiye'nin potansiyelini bırakıp milyonlarca dolarlık yatırım yaptıkları işlerini kapatmayı düşünen yok. Varsa da münferit.
Zor günler geçecek.Yatırım yapmaya devam edenler de kazanacak. Geçmişte bunun örnekleri yaşandı bu ülkede. Ben Avrupa Birliği'ne üyeliğe de farklı bakıyorum.
Olsa da olur olmasa da olur.
Ancak AB'ye üye olmak için Türkiye'nin yapmak zorunda olduğu reformlar ki bir çoğu yapısal reformlar; zaten Türkiye'nin yaparsa menfaatine olacak, daha hızlı büyümesine ve gelişmiş ülkeler seviyesine gelmesini kolaylaştıracak reformlar. Yani biz reformları yaptıktan sonra üye olmasak da olur. Güçlü bir Türkiye'den söz etmiş olacağız çünkü. Konuyu uzatmadan aslında 'kadın' konusuna getirmek istiyorum.
Cinsel istismar konusundaki tasarı geri çekilince söz konusu kız çocukları olduğundan, başta biz kadınlar olmak üzere hepimiz çok rahatladık. Bu, bana göre siyaset üstü bir konuydu. Kimse kusura bakmasın ama tasarının geri çekilmesindeki en büyük rolü kadınların kurduğu sivil toplum kuruluşlarının birlikte verdiği mücadele oldu.
Hakikaten bunu çok değerli buluyorum.
Beklemeden, anında reaksiyon gösteren başta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar'ın da kurucular arasında yer aldığı Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) olmak üzere Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), Türkiye İşkadınları Derneği (TİKAD), Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği, Kadın Adayları Destekleme Derneği (KADER) ve Hukukçular Derneği'nin arka arkaya yaptıkları açıklamalar, hemen ertesi gün Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya ile toplantı organize ederek tasarının tümden çekilmesi için verdikleri mücadele alkışlık. Her şey bir yana bir araya gelebilmeyi başarmaları tek başına takdire şayan. Aslında kadın kuruluşlarının birlikte çalışmaları Türkiye'nin ev sahipliği yaptığı G20 Zirvesi içinde W20'ye (Women20) dayanıyor ama ilk kez çok daha tartışmalı bir konuda kadınlar bir araya geldi.
Kadınlar birlik olunca kazanamayacakları savaş olamaz. Ekonomide Türkiye'yi zayıflatmaya çalışanlara karşı bana göre ülkenin yine en büyük gücü kadınlar olacak.
Kadın işgücü oranını yüzde 27'lerden yüzde 50'lere getirmeyi başaran bir Türkiye'nin karşısında kim durabilir?
Hepimiz artık ezberlemedik mi? Kadınların ekonomiye katılımı arttıkça, ülkelerin GSMH'daki kazanımları yüzde 2 artıyor ve refah seviyesi yükseliyor.