İstanbul, onca can acıtıcı, sarsıcı gündem arasında bu sonbaharda şahane sergilere ev sahipliği yapıyor ya aklıma muhteşem bir fikir geldi. İKSV'nin düzenlediği 14'üncü İstanbul Bienali kapılarını ay sonu kapatmaya hazırlanırken gönül istiyor ki Büyükada'da Troçki'nin 1932- 1933 arası yaşadığı ve Troçki Evi olarak bilinen yerde sergilenen ve bienalin açık ara en dikkat çekici eseri olan "Tüm Annelerin En Güzeli" isimli çalışmayı, bienalin de sponsoru olan Koç Ailesi satın alsın.
İnsanı bir masal aleminin içine doğru sürükleyen sanatçı Adrian Villar Rojas'ın Çin'den getirtilen fiberglass malzemeyi kullanarak, Kartal Belediyesi'nin tahsis ettiği büyük bir hangarda ürettiği dev hayvan heykelleri İstanbul'da kalsın ve bize, dünyanın en iyi 10 küratörü arasında gösterilen Carolyn Christov-Bakargiev'in "Tuzlu Su: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori" temalı 14'üncü bienali hatırlatsın.
Henüz gitmeye fırsat bulamayanlar için son birkaç gün. Büyükada'ya yolunuz düşerse, harabe halinde olmasına rağmen hâlâ çok güzel olan 1850'lerde Nikalo Demades tarafından inşaa edilen Yanaros Köşkü yani diğer adıyla Troçki Evi'nin içinden denize doğru yürüdüğünüzde sizi karşılayan manzara şu. Denizin içinde birebir boyutta üretilen fil, zürafa, gergedan, goril, at, köpek, bizon, keçi ve devekuşu heykellleri size selam duruyor. Görseli bu kadar kuvvetli bir eser keşke daimi orada kalsa ama tabii hava şartlarını da düşünmek lazım. Duyduğum kadarıyla bazı koleksiyonerler sanatçının galerisiyle bu eserlerden bazılarını satın almak için temasa geçmiş bile. Aralarında Koç Ailesi'nin herhangi bir ferdi var mı bilmiyorum. Ama bence bu eserler en çok, 2017 yılında iddialı bir çağdaş sanat müzesi açmaya hazırlanan Koç Ailesi'ne yakışır.
Ha Koç Ailesi bu eserleri satın alsın derken devamını da getiriyorum kuşkusuz. Siz hiç son bir aydır yolunuzu İstanbul'daki Sabancı Müzesi'ne düşürdünüz mü?
Peki Zero Akımı'nın bence en güzel eserlerinden biri olan ve bahçede eşsiz İstanbul Boğazı'na selam duran Heinz Mack'ın devasa boyuttaki 9 tane altın mozaik kaplı sütunlarını gördünüz mü?
Müzenin bahçesinde şimdiye kadar pek çok sanat eseri sergilendi ama şahsi kanaatim hiçbiri ama hiçbiri bu kadar çok yakışmadı. Sanatçının üstelik de doğuyla batının suyla buluştuğu bir noktada sergilenmesini şart koştuğu bu esere, daha fazla yakışacak bir yer var mı? Bence yok. O nedenle Sabancı Ailesi de el verip bu eseri satın alsa ve daimi olarak 'Dokuz Sütun Üzerindeki Gökyüzü' adlı eser burada kalıp, kültür sanat penceresinden yabancılara İstanbul'u cazibe merkezi haline getiren noktalardan biri olsa fena mı olur?
Bildiğim kadarıyla bu eser Almanya'da özel bir koleksiyonda yer alıyor. Ancak Heinz Mack'ın 3 adet yapma hakkı olduğunu bildiğim için söylüyorum, Sabancı Müzesi'ne bu eserin siparişini verdirmek ve Sabancı Ailesi'nden de destek almak çok yakışır.
Siz ne dersiniz?