Türkiye'nin gözü kulağı Ankara'da. Siyasete kilitlenmiş durumdayız. Erken seçimi ağzına almak istemeyen kalabalık çevreler bir an önce sağlıklı bir koalisyon kurulsun diye beklemekte. Ama bu arada mesela ekonomi dünyasında önemli gelişmeler var ve kimi sektörlerde işadamları hop oturup hop kalkıyor.
Yerli sanayiciyi korumak ve Uzakdoğu'dan yapılan ucuz ithalatın önünü kesmek üzere önce ayakkabıya, ardından da çantaya vergi geldi. Özellikle Çin malı kalitesiz, kanserojen madde içeren okul çantaları, ayakkabılar herkesin kâbusu olmuştu. Ucuza talep çok olduğundan ithalat coşmuştu. O nedenle şimdi yerli üreticiler gelen vergilerle derin bir oh çekti ve fakat bu kez de sektörün kalitesi ön planda ithalat yapan ve işi kurallarına göre götüren, özellikle de orta lüks kategoride çanta, ayakkabı satan firma yöneticilerinin uykusu kaçtı.
Dün sektörün önde gelen isimlerinden biriyle konuştum. "Verginin olması hiçbir şekilde bizi rahatsız etmiyor. Yerli üretici korunabilir ama bu tip kararların orta ve uzun vadede ve önceden planlanmasını beklerdik. Konuşmak ayrı, bir gecede vergiyi Resmi Gazete'de yayınlamak ayrı. Keşke daha önce haberimiz olsa ve iş planımızı ona göre yapsaydık. Çantalarımız temmuzda yüklenecek, ağustos ayında mağazaya girecek. Hepsinin siparişi verildi. Bu karar birçok şirketi zora sokacak, çünkü kimse bu son dakika vergisini aynı oranda fiyatına yansıtamayacak" diyor ve yeni vergiler yüzünden herkesin bir anda Türkiye'ye yöneleceğini ve de içerdeki kapasite yetmeyeceği için fiyatların da artacağını anlatıyor. "Hatta bugün ayakkabı üretim maliyeti bir yıl öncesine göre neredeyse vergili yurtdışı maliyetiyle aynı seviyeye gelmeye başladı. Yani yerli üreticinin maliyeti eşitleniyor diye o zaman yine mi vergi konacak" diye soruyor.
Madalyonun hep iki yüzüne de bu nedenle bakmak gerekiyor galiba. Düşünün ki Çin malı diye herkeste bir olumsuz yargı oluşuyor ama bugün spor ayakkabısı üretiminin tamamı Uzakdoğu'da yapılıyor. Avrupalı ünlü ayakkabı ve çanta üreticilerinin fabrikalarının ikisi Avrupa'daysa 5'i Uzakdoğu'da. Daha da ilginci, benim bildiğim Türkiye'deki önemli bir yerli üreticinin üretiminin yüzde 70'i Uzakdoğu'da. Şimdi eminim o da kara kara düşünüyordur ne yapacağım diye. Tabii ben o üreticinin üretimini Türkiye'ye kaydırmasına ya da kaydırmak zorunda kalmasına hiç itiraz etmeyeceğim. Ama sözünü ettiğim sanayici de hop oturup hop kalkıyor, çünkü yarın öbür gün yine bir değişiklik olur tedirginliği içinde. Yabancı bir markanın genel müdürüyle konuşuyorum, diyor ki ben yerli üreticinin korunmasına hiç karşı değilim ama lütfen bunu yaparken elmalarla armutlar birbirine karıştırılmasın. Gelen vergi ucuz ithalatı değil bizi cezalandırdı. En ucuzun değil orta ve üstü fiyatı olan ayakkabı ve çantaların vergisi çok daha artmış oldu.
İç tüketime sadece Türklerin yaptığı tüketim diye de bakmak artık doğru değil. Ne de olsa İstanbul'dan örnek verecek olursam, alışveriş merkezlerinin örneğin şu günlerde en büyük müşterisi Ortadoğu'dan Arap turistler. Konuştuğum yönetici, "İranlı niye geliyor? Buradaki ürünler İran'da çok daha pahalı da ondan geliyor. Şimdi fiyatlar aynı olursa gelmelerine gerek kalmayacak. Araplar da aynı şekilde bizim cirolarımızda önemli bir yer alıyorlar ama bu vergiler nedeniyle önümüz belirsiz" diyor.
İşte böyle Uzakdoğu'dan gelen ucuz ürünlerle rekabet edemeyen yerli üretici rahatlarken, sektörün düzgün iş yapan yabancı oyuncuları hayli tedirgin.