Bir otomobil programında türbanlı partneriyle test sürüşü yapan Burcu Çetinkaya'nın sponsorluk istediği Mini'den ret cevabı gelmiş. Buraya kadar herşey normal. Bir marka ister bir programa destek verir, ister vermez. Ancak Mini Marka Müdürü Hakan Bayülgen'in türbanı hedef alan, markanın imajına atıfta bulunarak sarfettiği talihsiz sözler kabul edilemez. Bayülgen açık ve net ayrımcılık yapıyor. Nerede kaldı demokrasi, insan hakları? Bazen hakikaten bir arpa boyu yol kat edemiyoruz, hep bir duvara çarpıyoruz.
Tüm bunları yazarken şu noktaların altını da çizmek gerekliliğini duydum. Önceki gün bu sözler üzerine, Twitter'da Borusan Holding adeta linç edildi. Şirket yöneticiler her ne kadar "kurumun görüşü değildir, bizi bağlamaz" dedilerse de pek etkili olmadılar. Evet, dönem imaj dönemi. Ayrımcılığın her türünün bir marka imajını sarsması şaşılacak bir durum değil. Ancak Mini Marka Müdürü'nün bu talihsiz açıklamasının yanı sıra Borusan'ın hayatın diğer alanlarındaki tutumuna da bakıyorum.
Borusan'ın ikinci kuşağı Ahmet Kocabıyık ve kız kardeşi Zeynep Hamedi'yi iş ve kültür-sanat konuları nedeniyle çok yakından takip ediyorum. Her iki kardeş de gerçek demokrat. Düşünün ki Ahmet Kocabıyık İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'na ciddi paralar ödeyerek destek veriyor. Böylece pek çok hassas konudaki sorunların, mesajların sanat yoluyla kalabalıklara ulaşmasına yardımcı oluyor. Üstelik asla da bir sansür uygulamıyor. Tanıdığım kadarıyla dil, din, ırk, mezhep, kılık, kıyafet aklınıza ne geliyorsa herhangi bir konuda ayrımcılık yapabilecek en son kişiler arasında bu iki kardeşi de sayabilirim. O nedenle Bayülgen'in yaptığını kabul edilemez bulurken, bu tutumu tüm Borusan markasına mal etmeden bahsettiğim konuları da hatırlayalım istedim.