Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞELALE KADAK

Yerli markanın istediği fiyatı veremeyiz!

Cuma günü Uzakdoğu'dan ithal edilen tekstil ve hazır giyime beklenen yüzde 40 vergi yüzünden, siparişlerin yerli üreticilere kaydığından ama ihracata çalışan hiçbir yerli üreticinin de gelen bu siparişlere olumlu cevap vermediğinden söz etmiştim.
Özetle perakendenin ünlü isimleri, yerli üreticilerden aldıkları hayır cevabı yüzünden panikte.
Bugün size madalyonun öteki yüzünden söz etmek istiyorum.
Niye yerli üreticiler hem yüzde 40 vergiyi destekliyor hem de perakendeden gelen siparişlere hayır diyor?
Önceki gün görüştüğüm isim, Burberry, Dolce&Gabbana, Armani, Cerruti, Diesel gibi önemli markalara mont üreten bir fabrikanın sahibi Halil Sezer'di. 'Evet, bahsettiğiniz bu yerli sipariş kabul etmeyen yerli üreticilerden biri de biziz' dedi.
Anlattıkları çok ilginç. O nedenle ben noktasına, virgülüne karışmadan bugün bir üreticinin söylediklerine ses vermek istedim. Bakın haklı gerekçelerini nasıl sıralıyor?

50 euroyu tutturmuşuz artık!


* Senelerdir uğraşıyoruz. Montlarımızı, servisimizi sürekli iyileştirip, katma değeri sürekli artırarak birim fiyatlarımızı yükselttik.Uzakdoğu rekabetine karşı ayakta kalmanın tek yolu buydu. Çok çalıştık, çok şükür ayakta kaldık. Önemli markalara üretim yapıyoruz.
* Bizim yap(a)madığımız binlerce adet mont, kabanı Uzakdoğu'da yapıyorlar. Türkiye'de de artık çok azalmakla birlikte hâlâ bazı yerli markalarımızın bazı tip mallarının üretimini yapıyoruz.
İsim önemli değil, önemli olan bizim tarz yüksek kaliteli ve nispeten pahalı malları satıp satamadıkları, yani kendi marka ve ürün değerleri.
* Şimdi, yeni vergiler yüzünden Uzakdoğu'dan kaçmak zorunda bırakılan çok değerli yerli markalarımıza biz birdenbire nasıl fiyat tutturalım?
Türkiye'deki Uzakdoğulular mı olmaya çalışalım? Çok eskiden üretimlerini yapabildiğimiz bu yerli markalarımız niye yurtdışına kaydırmak zorunda kaldılar üretimlerini?
* Türkiye'nin artan işçilik gelirleriyle-ki bu ayıp bir şey değildir- kendi segmentlerindeki Mango, H&M, Jack&Jones gibi rakipleriyle mücadele edebilmek için. Yani, bana göre haklıydılar, teşkilatlarını da buna göre geliştirdiler.
* Biz ihracatta mont başına ortalama 50 euroyu yakalamışken, bu yerli markalarımızın ihtiyacı olan 25-30 euroyu nasıl yapalım?
* Kapasitemiz boş olsa bile yapamayız, 30 euroya o montu doğru dürüst hiçbir Türk mont fabrikası yapamaz!
Yazık değil mi yerli markalarımıza? Peki ya tüketici, geliri ancak 60-70 euroluk makul bir mont almaya yeten tüketici? Onun geliri de artacak mı sanki artacak perakende fiyatlarıyla?
* Türkiye'de de mağazaları bulunan yabancı markaların da Uzakdoğu menşeli mallarının Türkiye perakende fiyatı artacak ek vergiler yüzünden.
Yani Türk tüketicisi aynı malı, Avrupalı bir tüketiciden daha pahalı alabilecek.

Daha kaç yıl koruyabileceğiz?


* Gelelim işin dış ticaret, cari açık boyutuna. Diyelim ki biz üretici/ihracatçılar ve fasoncu arkadaşlarımız kapasitelerimizi bu yeni taleplere ayırdık.
İhracat ne olacak? İthalat ne kadar gerileyecek, ihracat ne kadar azalacak? Attığın taş ürküttüğün kurbağaya değecek mi? Kısa vadede kalifiye eleman bularak veya yetiştirerek kapasitemizi artırmamız mümkün değil!
Tut ki artırabildik, ben iktisattan biraz anlıyorsam eğer, bir ülke için önemli olan kendi sanayi dakikasını, yani emeğini kaça satabildiğidir. İhracatı adet ve değer bazında azaltarak mı kapatacağız cari açığımızı?
Gittikçe liberalleşen bir dünyada, kendi konfeksiyon sanayimizi daha kaç yıl ek vergilerle vs koruyabileceğiz ?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA