Belki de isim isim deşifre etmek lazım. İstanbul'da pek çok tesis, kurdukları son derece modern arıtma tesislerini çalıştırmıyormuş!
Hayır zaten belediyelerin ne yazık ki yüzde 86'sının arıtma tesisi yok bu ülkede. Bu yetmezmiş gibi, bir de yönetmelik gereği arıtma tesisi kuran şirketlerde bu maliyetten kurtulmak için bu tesisleri çalıştırmıyor ve el birliğiyle denizlerimizi daha da çok kirletiyorlar.
Anlaşılan bu tesislerin patronları pek bir korkusuz. Öyle olmasaydı, fabrikalarının arıtma bölümünün kapısına, "Salı günü İSKİ'den gelecekler, arıtmayı çalıştırmayı unutmayın!" gibi insanı dehşete düşüren bir yazıyı yazmazlardı. İSKİ görevlileri, genel bir denetleme esnasında kapıya asılan ve kaldırılması unutulan bu notla hafif bir şok geçirmişler!
Bunları nerden mi biliyorum? Temiz deniz için 16 yıldır uğraşan Deniz Temiz Derneği/TURMEPA Yönetim Kurulu Başkanı Tezcan Yaramancı anlattı.
Çevreyi ve de denizleri en çok İstanbul ve çevresi kirlettiği için şu bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum. İstanbul'da 26 adet atıksu tesisi bulunuyormuş. Bu tesislerin 9'u ön arıtma, 13'ü biyolojik arıtma, sadece 4'ü ileri biyolojik atıksı arıtma tesisi ve İstanbul'daki 2 milyon 200 bin ton atıksudan, gerçek biyolojik arıtmadan geçirilen kısmının 447 bin ton atıksuyu ne yazık ki geçmediğini öğrendim. Geri kalan 850 bin ton atıksu basit bir biyolojik arıtmadan geçerken, 600 bin tonu da hiçbir arıtmadan geçmeden denize veriliyor. Siz artık Karadeniz'den sonra Marmara Denizi'nde neden hemen hemen hiç oksijen kalmadığını tahmin ediyorsunuz sanırım. Her gün eline gelen raporlara bakan Tezcan Yaramancı, Marmara Denizi'nin Ölü Deniz statüsüne girmesine ramak kaldığını söylüyor.
İşte o nedenle, denizlerin hızla kirlenmesinin Türkiye'nin 25'inci gündem maddesi bile olamadığına üzülen Tezcan Yaramancı'ya, çocuklarımızın geleceği için destek vermek gerektiğine inanıyorum.
Yaramancı geçmişte bürokratlık, Koç Holding dahil olmak üzere pek çok büyük şirkette üst düzey yöneticilik yapmış bir isim. Diyor ki aslında İSKİ'nin bu işleri çözmesi yaklaşık 3 milyar dolarlık bir bütçeye mal olur. Hoş tabii sadece İSKİ ile birlikte çözüm önerileri geliştirmek yetmiyor, bir de tabii arıtması olduğu halde bunu çalıştırmayanları bilinçlendirecek ve de cezalandıracak bir yapıya ihtiyacımız var sanki.
TURMEPA bu yılı farkındalık yılı ilan etmiş. Yaptıkları bir araştırmanın çarpıcı sonuçları var. Düşünün ankete katılanların yüzde 88'i deniz kirliliğine tanık oluyor ama ne yazık ki yüzde 85'i hiçbir şikayette bulunmuyor. Bir kayıtsızlık hali! Bir çok insan nereye şikayet edeceğini dahi bilmiyor. Ne yazık ki ankete katılanların yarısı gibi büyük bir kısmı denizlerin temiz olduğuna inanıyor. Sık sık balık tüketenlerin oranı da yüzde 33'ü geçmiyor.
Denize her türlü sırtını dönen Türkiye'de bir şeylerin radikal olarak değişmesi için sanırım çocukları eğitmekten başka çare yok. Neyse ki TURMEPA bugüne kadar 5 milyon çocuğa temiz deniz konusunda eğitim vermiş. Bu yıl bu sayı 6.5 milyona ulaşacakmış. Umarım onca gündem maddesi arasında en çok ihtiyacımız olan temiz çevrenin bir numaralı şartı temiz deniz için TURMEPA'nın kampanyası kendine bir yer bulur.