Gerçek bir hikâye duydum ve tutumlu olmanın, görgülü olmanın, çevreye karşı son derece duyarlı olmanın herhalde geldiği son nokta diye düşündüm. Okurla paylaşmazsam rahat edemem.
Dünyanın en tanınmış simalarından biri kendisine bir Burberry marka pardesü alır. Hangi yıl biliyor musunuz? 1968 yılında!
İşte o pardesü, o tarihten sonra çeşitli zamanlarda Burberry'e düğmelerinin değişmesi, küçük tadilatlar ve kuru temizleme gibi işlemler için gider ve sonra müşterisine geri gönderilir. Bu söylediğim durum hala devam ediyor.
Geçen yıl da öyle ilginç bir olay yaşanıyor ki insanın böyle davranan birini gidip alnından öpesi geliyor. Dünyanın en lüks ve en tanınmış markalarından Burberry'e bir kuru temizleme torbası içinde gönderilen bu 43 yıllık pardesu, elden geçirildikten sonra, bir Burberry bez torbasının içine konup geri verilir. İşte bu durum müşteriyi rahatsız eder. Ne gerek vardır bir başka torbanın ziyan edilmesine... Markanın yöneticilerinden kendisine ait kuru temizleme torbasının geri verilmesini isteyerek, kendine verilen torbayı da iade eder. Kimilerine bu abartılı gelebilir, 'yok artık' dedirtebilir ama bu dünyanın daha fazla tüketmeye ihtiyacı olmadığı da çok açık değil mi?
Bir Harvard anekdotu!
Sözü tevazudan açmışken devam edeyim. Türkiye'nin en önemli girişimcileri arasında gösterilen başarılı bankacı Hüsnü Özyeğin'in Harvard'da master öğrencisi olduğu yıllara ait bana anlattığı bir anekdotu da hiç unutmam.
Ne yazık ki bizim ülkemizde gösteriş yapmak sanki insanın doğasındaymış gibi algılanıyor. Bu durumları eleştiren bir işadamı bana, 'Bizim toplumumuz görsel bir toplum. Bindiğin araba, oturduğun semt çok önemli' demişti. Doğru değil mi? Bakın etrafınıza, öyle olduğunu siz de göreceksiniz.
Bütün öğrencilik hayatı boyunca çalışan Hüsnü Özyeğin, Harvard'da master yaparken yakın arkadaş olduğu ABD'li çocuklardan birini anlatırken bana şunları söylemişti.
'Cebindeki para bazen bendekinden bile azdı. Okula yürüyerek gider gelirdi. Bizimle aynı şartlarda yaşardı. O da okurken çalışırdı. Aylar sonra bir gün babasının onu görmeye geldiğini duyduk. Özel uçağıyla gelmişti babası. Ama hiçbirimiz onun o kadar zengin olduğunu bilmiyorduk."
Özyeğin'in öğrencilik yıllarına ait bu anıyı bana anlatalı çok oldu. Yazının başındaki ilginç hikayeyi ise çok yeni duydum ve bugünlerde tartışılan konulara denk geldiği için paylaşmak istedim. Son günlerde gündemi gereğinden fazla meşgul eden Jaguar marka (ki bence model yılı da önemli değil) otomobiliyle köşke gidip, Cumhurbaşkanı Gül'ün yemeğine katılan öğrencinin durumuna üzülmekten başka bir şey yapamadım.