Açık Toplumun yaptırdığı araştırmada ilginç başlıklar var: 'Her Türk vatandaşı aynı zamanda AB vatandaşı olacak' ;'Gerekli şartlara uyulursa kokoreç tarih olmayacak'; 'Sivil havacılıkta çalışanların yılda 900 saatten fazla uçmaları yasak' ; 'Tavuk başına 750 cm2 kümes alanı'; 'Hamile, yeni doğum yapmış emzikli kadın çalışanlara özel koruma' ; Engellilere uygun çalışma ortamı sağlamayan işverene 'ayrımcı' muamelesi'; 'Ağırlığı 20 gramın altında istavrit satılamayacak' gibi.
Açık Toplum Enstütüsü, tüketicinin ve sağılığın korunması ile trans-Avrupa şebekeleri olmak üzere iki yeni başlığın daha müzakereye açılması vesilesiyle böyle bir çalışmayı gündeme getirmiş.
Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde Türkiye'nin ev ödevleri konusunda disiplinli olması çok önemli.
Bu süreçte bir yavaşlık olduğu benim de Brüksel'de katıldığım çeşitli toplantılarda hep dile getirilen konu oldu. Herkes de biliyor ki, biz bu konularda AB'yle uyumu gerçekleştirirsek, bundan en çok yine Türk vatandaşı faydalanacak. Öyleyse, Ankara'nın daha gayretli olması için sivil toplum kuruluşlarının sıkı baskı yapması faydalı olmaz mı?