Demokrasi paketinden "Yaşam tarzına saygı" başlığı altında bazı düzenlemeler çıktı.
Bunun nasıl uygulanacağı tam olarak anlaşılamıyor.
Erdoğan "Dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin engellenmesi cezalandırılıyor" dedi. Meselâ cuma namazına gitmek isteyen çalışanına izin vermeyen patron ceza mı alacak? Ya da resmi nikâhı olmayana imam nikâhı yasağı ortadan kalacak mı?
Erdoğan, tasarlanan maddeyi de okudu: "Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce ve kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale edenlere, bunları değiştirmeye zorlayanlara 1 yıldan 3 yıla kadar ceza verilir."
Diyelim ki, İstanbul'da belediye lokallerinde içki yasak.
Oysa 1994'e kadar serbestti. Bu uygulama yaşam tarzına müdahale sayılıyor mu? 1994'e gitmeyelim, 2008'de İstanbul Belediyesi Moda İskelesi ve Üsküdar Salacak'taki Denizkızı restoranının işletmesini Beltur AŞ'ye devretti ve içki yasağı geldi. "Yaşam tarzına müdahale etmiyoruz, sadece sağlığınızı koruyoruz" denilse de, bu argüman pek ikna edici olmuyor. Geçenlerde bir okul müdürü "kızlı erkekli çıkılırsa adaba aykırı" gerekçesiyle merdivenleri ayırmıştı. Kadınlı, erkekli karışık yaşamak bir hayat tarzı. Okul müdürünün buna müdahalesi suç olarak değerlendirilecek mi?
Yoruma açık, kolayca istismar edilebilecek bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Başörtülü kızı sınıfa almayan, işçisini cumaya göndermeyen ya da İmam Hatipliyi TSK'dan tasfiye eden otorite, belli ki bu kanun kapsamına giriyor. Ama diğer örnekler konusunda emin değilim. Eğer dengeli ve herkesin hayat tarzına saygılı biçimde uygulanırsa olumlu bir düzenleme. Fakat sadece bir tarafı gözetirse, o zaman denge kaçabilir.