Ethem Sarısülük'ü öldüren polis "meşru müdafaa" gerekçesiyle tutuksuz yargılanıyor. Ali İsmail Korkmaz'ı döverek öldüren eli sopalı katiller teşhis edilemiyor. Bu kişiler polis mi, değil mi, bilinemiyor. İzmir'de Gezi'ye destek eylemlerinde elinde sopa tutanların sivil polis olduğu resmen açıklanmıştı. Bu yüzden, "Acaba Ali İsmail Korkmaz'ı polisler mi dövdü?" şüphesi var. Böyle karışık bir durum söz konusu.
Mimarlar Odası Genel Sekreteri Mücella Yapıcı gözaltındayken, "ince arama" gerekçesiyle, tacize uğradı. Onun iddiasına karşılık, "Hayır, poliste böyle bir muameleye maruz kalmadı" diye Emniyet'ten bir açıklama gelmedi.
Gezi tutuklamaları sürüyor. Tutuklananlar, "örgüt üyesi" iddiasıyla karşı karşıya. İşin kötüsü, canı yanan bu kadar insan olmasına rağmen, hükümet yetkilileri onlara hayli mesafeli. Hiç değilse, gözünü kaybedenlere "Geçmiş olsun" denilebilir; evlâdı ölenlere "başsağlığı" dilenebilirdi. Yapılmadı. Bu ayırımcılık yüzünden, toplumdaki huzursuzluk sürüyor.
Öte yandan, yargı sürecinin tarafsız olacağı kanaati mevcut değil. Gezi eylemine katılanlar, muhtemelen ağır suçlamalarla karşı karşıya kalacaklar. Buna mukabil, polislerin peşine etkili bir şekilde düşülmeyecek. Zaten öteden beri güvenlik güçlerinin idari ve adli soruşturmalarda kayrıldığına dair bulgular mevcut.
TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'nun raporuna göre, idari ya da adli soruşturma geçiren polislerin çoğu takipsizlik kararı alıyor. Ceza oranı, 2 ilâ 4 mertebesinde değişiyor.
Ayırımcılık algısını ve güven bunalımını bir an önce aşmak gerekiyor.