Bazı yazıları okuyunca üzülüyorum; onlar adına üzülüyorum.
Yeni Şafak'ta Cem Küçük diye biri yazıyormuş ve geçenlerde benden söz etmiş. Twitter sağ olsun, takipçilerim yazıyı paylaştı. Sadece Cem'e özgü bir tavır olsaydı, üstünü siler geçerdim ama, bu camiada yaygın bir üslûp haline geldiğinden bir çift söz sarf etme gereğini duydum.
Ne yapıyorlar?
1) Takım zihniyetiyle hareket ediyorlar.
2) Farklı bir fikir seslendirince, sizi, "düşman" ilân ediyorlar.
3) Düşünceye düşünceyle karşılık vereceklerine, komplo teorileri icat ediyorlar; ya da sizi "bel kemiksiz", "dönek", "satılmış" diye damgalıyorlar.Gezi olayları mihenk taşı oldu benim için. İktidar ve onu destekleyen medyanın "Faiz Lobisi", "Zello çetesi", "Dış mihraklar", "İşbirlikçiler", "Darbe tahrikçileri" vs. gibi açıklamalarını mesnetsiz buldum ve kendi zaviyemden iktidarın ne yapması gerektiğini izah ettim. Tekrar edeyim: Gezi bir öfke patlamasıydı ve hoşgörüyle çözülecek bir durum, inatlaşma sebebiyle krize dönüştü. "Ne değildi?" derseniz, darbe zemini yaratmak için organize bir hareket katiyen değildi. Bir muhalif çığlıktı. Bu eylemlere eklemlenenler ve istifade etmeye gayret edenler oldu ama, her halükârda ardında, -bir avuç insan istisna edilirse- darbe niyeti yoktu.
Her neyse... AK Partili medya mensuplarının, ya da AK Parti sempatizanlarının bir bölümü,Gezi olaylarını bu şekilde yorumlamamı "Cemaatçiliğime"!!! bağladı. Oysa Fethullah Gülen ilk başta Gezi olaylarına hiç de sıcak bakmadı. Ama olsun... Uysa da uymasa da onlara göre hava hoş. Zaten komplo teorisi böyle bir şey. Mantık, muhakeme, yerini kesin hükümlere bırakıyor. Akıllı telefon uygulaması Zello'dan bir çete yarattılar. Faiz Lobisi diye hayali bir düşman icat ettiler. "Çarşı"ya örgüt dediler.
Diyelim ki Cemaatçiyim. Gülen'i Pensilvanya'da ziyaret eden kim: Bülent Arınç. Türkçe Olimpiyatlarının kapanış törenine koşup giden kim: Tayyip Erdoğan. "Gökten ne yağar ki yer kabul etmez" diyen ve Fethullah Hocayı hayli yüksek bir mertebeye yerleştiren de Erdoğan'ın ta kendisi. Demek AK Parti camiasında Gülen "dost kuvvetler"den. Ama ben, Cemaatçi sıfatımla, Gezi eylemlerinde iktidarın kuyusunu kazıyorum... İddia bu! Yoksa yolunu şaşırmış bir Cemaatçi miyim, neyim?
Cem Küçük'ten öğrendim ki, meğer "Her Taşın Altında The Cemaat mi var?" kitabımı bir "Cemaatçi polis", Ali Fuat Yılmazer yazmış.
Hayret, kendim yazdım sanıyordum; yanılmışım.
Meğer Ali Fuat Yılmazer her hafta sonu evime geliyor, beni AK Parti iktidarı aleyhine şartlandırıyormuş.
Hayret! Hafta sonlarını çocuklarımla, torunlarımla, arkadaşlarımla geçirdiğimi sanıyordum. Bu hususta da yanılmışım.
Meğer Ali Fuat Yılmazer Cemaatçiymiş... Tanıdığım kadarıyla, ne kendisi, ne de ailesinin fertleri Gülen camiasındaki insanlara pek benzemiyor. Ama Cem Küçük'ten daha iyi bilecek değilim ya! Onun kaynağı, Fethullahçı polis listesinin yayınlandığı Doğu Perinçek'in Aydınlık gazetesi. (El hak! Güvenilir bir kaynak)
Ben, Ali Fuat Yılmazer'in Gezi olaylarında polisi haklı bulduğunu sanıyordum. Kendisi de Emniyet mensubu ya! Meğer, "Polis orantısız güç kullanıyor" diye beni tahrik ve teşvik eden Ali Fuat Yılmazer'miş!
Her şeyi biliyor Cem Küçük... Sakın "Cemaatçi" olan kendisi olmasın. Kerameti, belki bu mensubiyetten kaynaklanıyor. Benim adıma düşünüyor; benim bilmediğimi biliyor; fark etmediğimi fark ediyor. Her şeyi çözmüş zihninde. Dost kuvvetler, düşman kuvvetler, Zello çetesi, Faiz Lobisi... Kerameti kendinden menkul demeyelim. Adı "Küçük" diye, küçümsemeyelim. Ya büyümesini bekleyelim; ya da "Küçük" adamlar da büyük düşünebilir diye, -Orhan Baba gibi- bir teselli verelim.