Karakol istemeyiz protestosunu haklı bulmuyorum. Bununla beraber BDP/PKK'nın karakol işinden rahatsız oldukları biliniyor. "Bir yandan çözüm süreci, bir yandan güvenlik tedbirleri olmaz" diyorlar.
Oysa Türk kamuoyu, sınır karakollarında baskına uğrayıp hayatını kaybeden gençlerin acısını yıllarca kalbinin derinliklerinde hissetti. Hatta hükümete, "Karakolları neden tahkim etmiyorsunuz?" şeklinde yoğun eleştiriler yöneltildi.
İktidar gerekli görürse, yenisini de yapar, eskisini de sağlamlaştırır. Diyelim ki, PKK sorununu hallettik. Sınırlarda hiç karakol kalmayacak mı?
Öte yandan hükümet, çözüm için arzu edilen adımları atsaydı, muhtemelen karakol meselesi bu kadar göze batmayacaktı.
Yasal düzenlemeler sonbahara ertelendi. BDP'nin olmazsa olmazları içinde "anadilde eğitim" talebi var. Bu konuda AK Parti'nin uzlaşmacı davranacağını sanıyorum. Anayasanın, anadilde eğitimi Türkçeyle sınırlayan hükmü çıkarıldığında, kanunla Kürtçe eğitim verebilmenin yolu açılacaktır.
Buna mukabil, barajın % 3'e inmesi bahis konusu değil. Belki % 7, ya da 5 seçim bölgesinde 1'inci gelen parti için barajın kaldırılması teklifi kabul görebilir. AK Parti'nin farklı bir önerisi de vardı. Buna göre, 100 milletvekilinin seçiminde hiç baraj uygulanmayacak. Diğerlerinde, % 10 baraj sürecek. BDP bu öneriyi benimsemeyecektir. Bakalım sonbaharda, AK Parti ve BDP baraj konusunda uzlaşabilecekler mi?
En az baraj kadar önemli bir diğer husus, Türk Ceza Kanunu'ndaki terör örgütü tanımının yeniden yapılması; terör örgütü üyeliğinin hiyerarşik yapıya dahil olma ve şiddetle ilişkinin kurulması şartına bağlanması. Çok sayıda KCK tutuklusunun serbest kalması ancak bu sayede gerçekleşecektir.
Tekrar başa dönmek gerekirse... Devlet, karakolları sağlamlaştırmakta haklı. Ama güvenlik için bu adımlar atılırken, keşke demokratikleşme adımları sonbahara ertelenmeseydi.