Silivri'de gene olay çıktı. Sorumlu kim? Sadece "anlayışsız" hâkim ve savcılar mı? Her duruşmayı miting meydanına çeviren avukatlara ne demeli! Belki mahkeme heyeti, gergin ortamı yumuşatmak için biraz daha sakin davranabilir. Hatta sanıkların talep ettikleri ve duruşma salonuna kadar getirdikleri şahitler dinlense, "Haksızlığa uğruyoruz" algısı hafifleyebilir. Kamuoyunda da, "Savunmaya yeterli hak tanınmıyor" izlenimi doğmaz.
Bu parantezden sonra, biraz da avukatların davranışını eleştirmek istiyorum. Kimileri, adaletten ziyade, siyaset peşinde koşuyor gibi. Ergenekon davasının 277'nci duruşmasında, Silivri'de büyük tartışma çıktı. Bu noktaya nasıl gelindiğini gazetelerden derlediğim haberlerle özetliyorum:
Hurşit Tolon'un avukatı Dilek Helvacı, Başbakanlık eski müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu'nun duruşmada hazır olduğunu söyledi ve tanık olarak dinlenmesini istedi. Bunun kanuni bir mecburiyet olduğunu hatırlattı. Mahkeme heyeti, talebi reddetti.
Sanık Buzoğlu, Mahkeme Başkanı'na "Şahsınızın yerinde olmaktansa, bu davada sanık ya da avukat olmayı tercih ederim" dedi.
Avukat Zeynep Küçük, müvekkili Veli Küçük'ün esas hakkında mütalâa verilene kadar duruşmalardan men edildiğini belirtti; salonda bulunması gerektiğini ifade etti. Yüksek sesle konuştuğu için, mikrofonu kapatıldı.
Avukatlardan Mehmet Taşdelen, söz almadan, "Niye mikrofonu kapatıyorsunuz? Burada avukatlar konuşturulmuyor" diye tepki gösterdi. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, "Disipline uymayanlar dışarı çıkarılır" cevabını verdi. Taşdelen, yüksek sesle konuşmaya devam etti; dışarı çıkarıldı.
Taşdelen'in salondan çıkarılmasını avukat Ahmet Çörtoğlu protesto etti. "Önünüze geleni atarsanız, burada duruşma yapamazsınız" diye konuştu.
Mustafa Balbay, "Burada hukuk ve milli irade ayaklar altındadır" dedi. Hâkimin talimatıyla mikrofonu kapatıldı.
Başkan Özese, dosyadaki tüm deliller ve tanık beyanlarına ilişkin, sanıklara 15 dakika, avukatlara da 15 dakika süre verdi. Avukatlar, bilirkişi raporu hakkında beyanlarını hazırladıklarını, tüm deliller üzerinde konuşamayacaklarını söylediler. Avukat Celal Ülgen söz talep etti. Başkan Özese vermedi. Celal Ülgen ısrar etti; yerine oturmadı ve mutlaka konuşmak istediğini belirtti. Ülgen'in oturmayarak konuşmaya devam etmesi üzerine, "Mahkemeyle tartışıyorsunuz, disipline aykırı davranıyorsunuz" diyen hâkim Özese, Ülgen'i yerine oturması için tekrar ikaz etti. Ülgen dinlemeyince de, salondan dışarı çıkarılması kararı verildi. Bunun üzerine diğer avukatlar, Ülgen'in çevresini sararak dışarı çıkarılmaması için Jandarma'yı engelledi. Bazı izleyiciler de ayağa kalktı ve "Hayır çıkaramazsınız" diye bağırdı. Özese, engelleyen herkesin dışarı çıkarılmasını talep etti. Sükûneti sağlamak üzere duruşmaya ara verdi.
Öğleden sonraki oturumda, stajyer avukat Ece Unutmaz'ın yasak olmasına rağmen tablet bilgisayarla salondan görüntü aldığı şeklinde Jandarma'nın tuttuğu tutanak okundu. Salondan çıkarılması istendi. Sanık avukatları "Görüntü duruşma arasında çekildi" diye karara karşı çıktılar. Özese, "Lütfen sakin olur musunuz?" diye avukatlara hitap etti. Ayağa kalkan tutuklu sanık albay Dursun Çiçek, "Siz sakin olun" diye mahkeme başkanına bağırdı. Bu sırada Jandarma, avukatların bulunduğu bölüme gelerek Ece Unutmaz'ı çıkarmak istedi. Avukatlarla Jandarma arasında yumruklaşmaya varan arbede yaşandı. Ardından, salona robocop olarak bilinen, ellerinde kalkan bulunan jandarmalar girdi ve sanıkların bulunduğu bölümü çembere aldı. Bunun üzerine bazı avukatlar sıraların üzerine çıktı; bazıları da alkışlayarak ve masalara vurarak mahkemeyi protesto etti. Mahkeme Başkanı Özese, "Duruşma düzenini kimse bozamaz, Ece Hanım salondan çıksın başka sorun yok. Avukatlar Jandarma'nın görevini yapmasına engel olmayın" dedi. Karşılıklı söz düellosunun ardından Ece Unutmaz salondan çıktı.
Görüldüğü gibi, mesele "Jandarma avukatlara dayak attı" diye özetlenemez. Avukatlar ve sanıklar, mahkeme heyetine hitap cümlelerine ve davranışlarına çekidüzen vermek zorunda.