Egemen Bağış, yıllar içinde büyük devlet tecrübesi kazandı. Tayyip Erdoğan'ın yanı başında birçok önemli toplantılara girdi çıktı.
Devlet meselelerine aşina oldu. Tabii gençliğin getirdiği çalışkanlık da var. Paris'teki bir gününü anlatırsam, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Mesai sabah kahvaltısıyla başlıyor. AB İşlerinden Sorumlu Bakan Bernard Cazaneuve, sonra Cumhurbaşkanı Diplomatik Danışmanı Ortiz ve Avrupa İşleri Danışmanı Costa ile görüşme.
Ardından İçişleri Bakanı Manuel Valis... Yahudi Çatı Kuruluşu'nun başkanı Richard Prasquier ve akşam Büyükelçilikte Senato ile Ulusal Meclis'in AB Komisyonu ve Dostluk Grubu başkanlarıyla yemek. Çarşamba günü böyle tamamlandı. Ertesi gün, Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde (İFRİ) bir konferans verdi. Burada Türkiye ile Fransızların çok eskilere dayanan ilişkileri üzerinde durdu. Fransızların bir atasözü var: "Derinlere gitmeden hazine bulunmaz." Bu yüzden, Bağış, tarihin derinliklerine daldı. Fransa'yla temaslarımızın 1483'te başladığını hatırlattı. Daha sonra, Fransa Kralı François'in Kanuni Sultan Süleyman'dan yardım talebinden bahsetti. İstanbul'da Fransız Büyükelçiliği 1536'da açıldı.
1720'de de, Osmanlı, 28 Çelebi Mehmet Efendi'yi uzun süreli ilk Büyükelçi sıfatıyla Fransa'ya gönderdi.
Bu kadar eski bir dostluğun, küçük hesaplarla gölgelenmesinin ne kadar yanlış olduğunun altını çizmeyi de ihmal etmedi. Kaldı ki, Fransa ile Türkiye'nin ikili ticari ilişkilerinin hacmi, bu yıl biraz düşmekle birlikte, 16 milyar dolara ulaşmış durumda. 1050 Fransız şirketi Türkiye'de hizmet veriyor.
Fransızların bir başka tabiri daha var: "İyi tutulan hesaplar, iyi arkadaşlıklara yol açar." Her iki ülke de, doğru hesap yaparsa, işbirliği önündeki engellerin kalkacağına inanıyorum.
AB ülkelerinin hâlâ Kuzey Kıbrıs'ın izolasyonunu sona erdirmemeleri, ilişkilerimizi zora sokuyor. Oysa Annan Planı referandumundan sonra, bize birçok vaatte bulunmuşlardı. Egemen Bağış, Fransızlara "Air France, Ercan Havaalanı'na insin, biz de limanlarımızı Rumlara açarız" dedi.
Zaten 1987'ye kadar limanlar açıktı. Ve bu, Rum kesimini devlet olarak tanıma anlamına gelmiyordu.
Tabii gerçekçi olmak gerekiyor.
Bir ülke ne kadar zenginleşirse, o kadar güçlü olur ve sözünü dinletebilir.
Egemen Bağış, bunun da altını çizdi:
"Haklı olmak yetmiyor, güçlü de olmak lâzım. Bugün, fert başına milli gelirimiz 10 bin doların üzerinde.
20 bin dolara çıkalım, her şey bir anda değişir."