Yalçın Doğan, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'ndeki belgelerden yararlanarak, Dersim'de yaşananları "Savrulanlar" (Kırmızı Kedi) isimli kitabında anlattı. Doğan, 1937, 1938, hatta 1939'daki olaylarla yüzleşmemizi sağlamaya çalışırken şöyle bir soru da soruyor: "Kızların kaybolmadığı, bebeklerin süngülenmediği, insanların mağaralara sığınmak zorunda kalmadıkları, sürgüne gönderilmedikleri özgür ve korkusuz yaşanan bir dünyayı bizden sonraki kuşaklara bırakabilecek miyiz?"
Artık, hadiselerin üzerini koyu bir sis perdesinin örtmediği bir süreçten geçiyoruz. Okuyoruz, öğreniyoruz ve ders çıkarıyoruz. Resmi tarihle dayatılan yalanların farkına vardığımız için, bizden sonraki nesillere daha iyi bir Türkiye bırakacağımız umudunu taşıyabiliriz.
Nilgün Belgün'ün hayatı Doğan Kitap'tan çıktı: "Hayat... Sen Benimsin" Yıllar önce İstanbul yüzlerce kişinin öleceği bir depremle sallanıyor. Tarih 18 Mart... gecenin yarısı. Nilgün Belgün o gece doğuyor. Deprem anında doktorlar bile hastaneden dışarı çıkıyor annesini orada bırakarak. Minik bebek ağlamıyor, gülümsüyor. Dedesi bunu görünce şöyle diyor: "Görün bakın bu kız büyüyünce zelzele gibi sallayacak ortalığı. Ne olacak bilmiyorum ama mutlaka iyi bir şey olacak."
Nilgün Belgün'ün hayatı, aynı zamanda tiyatro meraklıları için de bir referans kitabı.
İlker Başbuğ, 1881'den 1923'e kadar Mustafa Kemal'i yazmıştı. İkinci kitabı: "1923'ten 1938'e Atatürk" (Remzi Kitabevi) Atatürk'e ilişkin çok sayıda anekdotla dolu. Bazıları zaten bildiklerimiz. Bazıları yeni öğrendiklerimiz. "Atatürk hakkında yazılmadık, bilinmedik ne kaldı" demeyin. Başbuğ, sade bir dille 15 yılı en çarpıcı yönleriyle çok güzel özetlemiş.