İstanbul'da havalar güzel gidiyor. Bu yüzden bir çok kişi adalardan şehre inmek istemiyor. Deniz otobüsleri ulaşımı kolaylaştıran bir vasıta. Ama, artık kış sezonu başladı diye sayısını azaltmışlar. Bundan dolayı insanlar çile çekiyor. Ayrıca, arıza gerekçesiyle de vapur seferleri aksıyor. Adil Hacıömeroğlu, kendi yaşadıklarından yola çıkarak yolcuların sıkıntılarını anlatıyor:
"5 Ekim Cuma günü Bakırköy'den Bostancı'ya gitmek için deniz otobüsü iskelesine geldim. 19.30 seferine yetişmek istiyordum. Ama, bir anons duydum: '19.30'da kalkacak deniz otobüsümüz dolduğundan beklemekte olan yolcularımız 20.30'da kalkacak olan deniz otobüsümüze binebilirler.' Bekleme yeri hınca hınç dolu. Neredeyse ayak basacak yer yok. İkinci sefere 1 saat 17 dakika var. 'Ek sefer koyun' diyoruz. 'Olmaz! Altı tane deniz otobüsümüz bozuk' diyorlar. Ben lâtife yapıyorum. 'Grip salgını var, deniz otobüslerinin biri hastalanınca diğerlerine bulaştı.' İnsanlar gülüyorlar kısa bir süre. Öfke dinmiyor tabii ki. Çaresiz bekliyoruz. Saat 20.05, yeni bir duyuru. 'Saat 20.30 seferimiz dolmuştur. Yolcularımız 21.15 seferimizle gidecekler.' Biz 20.30'da gidecek yolcular olarak ayrı bölmedeyiz. Salon yine hınca hınç. Camlar, kapılar yumruklanmakta. Bağırtılar yükselmekte... İDO yönetiminin işletmecilik anlayışını gözden geçirmesi gerek. Özelleştirme yapılmadan önce daha iyiydi İDO. Yoğunluk olduğunda iki deniz otobüsü gelir, biri Kadıköy'e, biri de Bostancı'ya giderdi. Böylece Bostancı'ya gidenlerin yolculuğu da uzamazdı. İstanbul'un en büyük sorunu deniz ulaşımının yeterince gelişmemesidir. Daha hızlı, daha sık, daha çok semte deniz taşıtları işletilmeli. Yalnızca Asya ve Avrupa yakaları arasında düşünülmemeli seferler. Büyük Çekmece'den Sarıyer'e, Tuzla'dan Beykoz'a kadar olmalı deniz ulaşımı.Yılların İDO'suna yazık etmeyin beyler... Keyifli olması gereken kısa bir yolculuğu çileye dönüştürmeyin!"