1980 öncesinden kalan bir hesap kapanıyor. Ama bakıyoruz, bazı solcu gazeteler, bas bas bağırıyor. Mesele, 1978'de Bahçelievler'de 7 TİP'liyi öldüren Bünyamin Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlu'nun tahliyesi. Daha önce, Aralık 2000 yılında çıkan şartlı tahliyeden birçok kişi yararlanırken, 7 TİP'linin öldürülmesinden sorumlu bulunan Haluk Kırcı faydalanamamıştı. Tartışma nereden doğdu hatırlayalım:
Eski Ceza Kanunu'na göre, 125. (bölücülük) ve 146. (anayasayı ihlâl) maddelerden hüküm giyenler, tek bir idam cezası alıyordu. 1980 öncesinin solcuları bu maddelerden yargılandılar. Ülkücüler ise, bir başka maddeden, taammüden cinayetten hüküm giydi. Bu yüzden de, 7 TİP'liyi öldürenler, 7 ayrı idam cezası aldı. 2000'de, koalisyon ortağı olan MHP, bu eşitsizliği gidermek maksadıyla girişimde bulundu. Çünkü 30 bin kişinin katili Öcalan bile tek bir idam cezası almıştı. Ama MHP'nin arzu ettiği değişiklik parlamentodan geçmedi. Şartlı tahliyeyle -Öcalan istisna tutularak- idam cezaları 10 yıla indirildi. 7 TİP'linin katili Haluk Kırcı'nın, 7 idam cezasını, 70 yıl olarak çekmesi gerektiği belirtildi.
Şimdi yapılan, eski Ceza Kanunu'ndaki bu eşitsizliği ortadan kaldırmak. Solcuların "Katiller affediliyor" çığırtkanlığını onaylamıyorum. Özellikle Öcalan'a bile ev hapsi düşünüldüğü ve eski teröristlerin milletvekili olduğu bir ortamda, 1980 öncesi hesabının hâlâ kapatılmamasını istemek, çifte standarttan başka nedir?