1 Mayıs sebebiyle, eski Maocular ile eski Sovyetikler arasında tartışmaların yeniden alevlendiğini görüyoruz. 1970'lerin DİSK'inin Sovyet güdümünde olduğunu, üyelerinin sadece Marks ve Lenin değil, derin bir Stalin hayranlığı da taşıdığını, benim yerime Maocular ifade ediyor. 1 Mayıs'ta, hem meydana girmek isteyen Halkın Yolu, Halkın Kurtuluşu, Halkın Birliği taraftarları silâhlıydı, hem de DİSK denetimindeki meydanı dolduran diğer militanlar. Sonradan derin devlet ne ölçüde müdahale etti bilemiyorum ama, ilk kıvılcım, solcu grupların silâhlı çatışmasından çıktı. Günümüzün gençleri, bu vesileyle, 12 Eylül öncesi Sovyet, Çin ya da Arnavutluk taraftarlarının çekişmelerinin veya "silâhlı propagandayla" devrime soyunanların nelere mal olduğunu inşallah anlamaya başlamıştır.
1 Mayıs özeleştirisinden sonra, sıra, Milli Demokratik Devrimcilere gelmedi mi? Türk Halk Kurtuluş Ordusu'nun (Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil, Cihan Alptekin) amacı işçi sınıfı önceliğinde, silâhlı propaganda yoluyla (adam kaçırıp, araba yakıp, banka soyup, gerektiğinde adam öldürerek) Milli Demokratik Devrimi gerçekleştirmekti. Bu devrim, sosyalizme hazırlık sürecini oluşturuyordu. Milli Demokratik Devrim'e, ancak Türk Silâhlı Kuvvetleriyle işbirliği yaparak, "Ordu-Gençlik el ele" ulaşılabilirdi. Doğan Avcıoğlu ve arkadaşları, İlhan Selçuk, İlhami Soysal, devrim sonrasının sivil kadrosunu oluşturmak üzere örgütlenmişti. Orhan Kabibay, Numan Esin, Cemal Madanoğlu gibi eski 27 Mayısçılarla da işbirliği halindeydiler. 9 Mart böyle bir şeydi. 12 Mart müdahalesi, 9 Mart'ı bastırmak için gerçekleşti. Ama solcuların büyük bir bölümü bugün, 12 Mart'tan yakınırlar, 9 Mart'tan ise hiç bahsetmezler. Hâlâ özeleştiri zamanı gelmedi mi?