Son gelişmeler farklı cephelerden değerlendiriliyor. Kimi, MİT'e kuşkuyla bakıyor, kimi ise Hakan Fidan'ın atanmasından sonra teşkilâtın tamamen değiştiğini, güvenilir hale geldiğini belirtiyor. Bu tip karmaşık yapılar hakkında uzaktan ya da kulaktan dolma bilgilerle ahkâm kesmenin doğru olmadığına inanıyorum.
Aşağıda, bu konudaki görüşlerin bir özetini vereceğim:
1) Artık MİT'te CIA ya da Mossad ajanları cirit atmıyor, MİT millileşti.
2) MİT, Suriye'de çok önemli misyonlar ifa ediyordu. Savcı Sadrettin Sarıkaya yüzünden teşkilât güvenilirliğini kaybetti; bölgede etkisi azaldı.
MİT lehine serdedilen bu düşüncelerin hükümet kaynaklı olduğunu fark etmemek mümkün değil. Çünkü bizim gibi sıradan insanlar, ne CIA ve Mossad gibi ajanların MİT'ten ayıklandığını fark edebilir, ne de Suriye'de ifa edilen önemli görevleri. MİT'in Suriye'ye ilişkin tek bir faaliyetini biliyorum: Suriye Özgürlük Ordusu lideri Hüseyin Hermuş'un teslim edilip karşılığında para alınması. Aslında, kimine göre, para alınmadı; 9 PKK'lıyla Hermuş takas edildi. Bu konuda da karışık duyumlar mevcut. MİT elemanı Ö.S.'nin, 2011'in Ağustos ayında söz konusu eyleminin hemen ardından, Fidan tarafından görevden alındığını belirtenler de var. Adana Savcılığı harekete geçene kadar, elemanın, İskenderun Gümrüğü'nde çalıştığını söyleyenler de. Bir başka iddia da, Ö.S.'nin, Hermuş'un kaçırılmasına ilişkin MİT'e verilmek üzere rapor düzenlediği hususu. Bu iddia da, kaçırılma olayının MİT'in bilgisi dahilinde yapıldığını gösteriyor. Hangisi doğru, hangisi yanlış, bilemeyeceğim.
3) Ayrıca Uludere konusunda, sınırdan geçen grupta Suriyeli Fehman Hüseyin'in bulunduğu bilgisi, Mehmet Baransu'nun dediği gibi Genelkurmay'a MİT tarafından mı verildi? Baransu'ya yanlış bilgi aktarıldıysa, hedef Fidan mıydı? Yoksa iddia doğruydu ve MİT içindeki derin devlete çalışan yapının ortaya çıkması mı amaçlanıyordu? Uludere istihbaratını veren MİT ise, maksadı PKK/KCK operasyonlarını durdurmak mıydı?
Başbakan, Fidan'ı tanır, güvenebilir, "İyi çocuk"diye düşünebilir. Ama belki madalyonun farklı bir yüzü var ve o göremiyor; ona göstermiyorlar. Malûm, "Mâbeyn-i Hümâyûn"meselesi.