Tayyip Erdoğan'ın Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında "Biz muhafazakâr demokrat bir parti olarak dindar bir nesil yetiştirmek istiyoruz"demesi eleştiriliyor. Elbette Milli Eğitim Temel Yasası'ndaki ilkeler arasına "dindar gençler yetiştirmek"ibaresinik oyarsanız, bu laikliğe aykırı olur. İdeolojik kalıplar kırılsın isterken, meselâ "Atatürk milliyetçiliğine, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı gençler" yerine, "çağdaş dünya ile bütünleşen, önyargılarını kırmış bir gençliğin hedef alınması"talep edilirken, elbette eğitimin amaçları arasına "dindarlığı" koyamayız. Ama bu lâfın nasıl gündeme geldiğini unutmayalım. CHP'li Nur Sertel'in katsayıyı kaldıran YÖK kararının iptali için Danıştay'a müracaat etmesi tartışmayı başlattı. Ve Tayyip Erdoğan, "Dindar bir nesil yetişmesinden neden rahatsızsınız Sayın Kılıçdaroğlu?"diye sordu. Kılıçdaroğlu, "Sizden öncekiler dinsiz miydi?"sualiyle tartışmayı sürdürdü. Oysa her dindar olmayan dinsiz değildir. (Her güzel olmayanın çirkin, her akıllı olmayanın aptal sayılmayacağı gibi)
Bence Erdoğan'ın kastettiği, demokrat-muhafazakâr bir parti sıfatını taşıyan AK Parti'nin, dindarların önündeki engelleri kaldırmasıdır. Başörtüsü engeli, katsayı engeli gibi... Dindar kesimin sadece eğitimde önü kesilmedi. Başbakan'ın da hatırlattığı gibi: Meselâ Danıştay cinayeti, başta radikal İslâmcılara mal edildi ve bu şekilde irticanın nasıl yakın bir tehlike olduğu vurgulandı. Dinci yaftası yapıştırılarak ordudan ihraç edilen askerleri biliyoruz. Cemaat avına çıkılması da, gene böyle bir zihniyetin eseridir. Laik bir ülkede, dindar kadar ateist de devlet nezdinde makbuldür; öyle olmalıdır. Ama Türkiye'de laiklik adına, din ve dindar ötekileştirildi; hor görüldü. AK Parti hükümeti tersine bir süreç başlattı. Bence kastedilen budur.