İlker Başbuğ'un mahkemede kendisini savunurken sarf ettiği bazı cümleleri yadırgadım. Hem Genelkurmay Adli müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu, hem de, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Hasan Iğsız, İnternet Andıcı'nın "emir komuta zinciri" içinde hazırlandığını belli etmek için "komuta katına arz" edildiğini söylüyorlar.
Başbuğ ise Andıç'tan haberi olmadığını, kendisine takdim edilseydi altında imzasının bulunacağını belirtiyor. "Eskilerini kapattım; yenisiyle ilgili bilgi sahibi değilim"havasında. Bir anlamda, "Arkadaşlar suçlu olabilir ama benim alâkam yok"demek istiyor.
Oysa tekrar edeyim, tek başına o andıç bir suç teşkil etmiyor. Zira Genelkurmay'ın internet sitesi kurma hakkı var. Suç teşkil eden muhteva. Ama söz konusu Andıç ile kurulan 4 internet sitesi henüz faaliyete geçmemiş.
İsnat edilen iddialar, Dursun Çiçek imzalı İrtica ile Mücadele Eylem Planı'ndan kaynaklanıyor; internet sitelerinin bu plan çerçevesinde kara propaganda amaçlı kurulmuş olabileceği düşünülüyor.
Mamafih o Eylem Planı da, tek başına Albay Dursun Çiçek'e ihale edildi ya!
Puzzle'ı tamamlayan başka parçalar var: Gölcük Donanma Komutanlığı'nda 6 Aralık 2010'da bulunan "Proje" isimli dijital belgenin, İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın taslağı olduğu, arada benzerlikler bulunduğu tespit edildi. Proje'de, "gri ve kara propaganda yöntemlerini kullanacak internet sitelerinin, kurum riske atılmadan uygun personel üzerinden kurulması" öngörülmüştü. (4 internet sitesi, aynen öngörüldüğü gibi, Bilgi Destek Dairesi'nde görev yapan şube müdürleri üzerine, onların kredi kartıyla kuruldu. Sitelerden birinin konusu "İrtica" idi.) Zaten bu bağlantılar sebebiyle, İnternet Andıcı davasıyla, İrtica ile Mücadele Eylem Planı davası birleştirildi.