Susurluk Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış'ın Yeni Şafak'a açıklamaları önemli: "Ölüm listesini, Jandarma, JİTEM ve Emniyet hazırladı, MGK da onayladı. Sonradan rant listesine dönüştü" diyor. (19 Aralık 2011-Yeni Şafak)
Elkatmış'ın "ölüm listesi" derken kastettiği, PKK'ya yardım eden Kürt işadamları listesi. Bunun varlığını kabul etmeyen yok. Zaten, Tansu Çiller açıkça beyan etmişti o tarihte: "PKK'ya yardım eden Kürt işadamlarının listesi elimizde" demişti. Yakın bir tarihte, dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe de konuştu. Menteşe, "PKK'ya destek veren işadamları listesini Milli Güvenlik Kurulu'na verdik" dedi. (8 Aralık 2011-Akşam)
Olay bununla sınırlı değil. Star gazetesi, DYP-SHP koalisyon hükümetinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olan Ziya Halis'in röportajını 14 Aralık 2011'de yayınladı. Habere göre, Ziya Halis, listede yer aldığı iddiaları karşısında Ankara 6. İdare Mahkemesi'nde dava açmış, mahkeme, İçişleri Bakanlığı'ndan bu listeyi isteyince, bakanlıktan "Devlet sırrı, veremem" cevabını almıştı. Yargılama sonucunda, mahkeme, Ziya Halis'in sakıncalı Kürt işadamları listesinde yer aldığı bilgisinin medyaya sızdırılmış olmasını "hizmet kusuru" olarak yorumlamış ve Ziya Halis'in tazminat almasına hükmetmişti.
Mehmet Eymür, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği ifadesinde, ölüm listesinin bilgisini Tarık Ümit'ten aldığını, Ümit'in bu yüzden Özel Harekâtçılarca kaçırılıp, Abdullah Çatlı tarafından sorgulandığını ve bilahare öldürüldüğünü söylemişti.
Susurluk kazasından sonra, Başbakan Mesut Yılmaz'ın talimatı üzerine bir rapor hazırlayan Kutlu Savaş, şöyle yazıyordu: "Behçet Cantürk'ün öldürülmesi emrini kim vermiştir? Bu yetki kimin tarafından kullanılabilir? Ve hangi ahvalde kullanılabilir? Kim kime karşı sorumludur? Hukuk devletinde bu suallerin yeri olmaz itirazı, realiteye uygun düşmez. Bu uygulama, tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi, bizde de olacaktır. Ama hukuk devleti kuralları içinde bu tip kararlar alınacak ve devlet ciddiyeti içinde uygulanacaktır."
Kutlu Savaş, millet hizmeti için tıpkı dünyada emsalleri görüldüğü gibi sakıncalı bulunan kişilerin öldürüleceğini, ama bu kararın sorumluluk taşıyan bir hiyerarşi içinde verilmesi gerektiğini söylüyordu. Aksi halde, bir grup insanın -sivil ve kamu görevlilerinin- kısa sürede çizgiyi aşıp, vatan-millet hizmetinden kişisel menfaate dönebileceğini belirtiyordu. Ona göre, Susurluk, vatan-millet hizmetinden, şahsi menfaate dönüşün adıydı. PKK yanlısı bölücü eylemleriyle temayüz eden Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Medet Serhat Yöş, Metin Can, Vedat Aydın gibi isimlerin, "devletin kendini koruma refleksiyle" ortadan kaldırılmasının anlayışla karşılanması gerektiğini belirten Kutlu Savaş, buna mukabil Musa Anter'i öldürme kararının hatalı olduğunun genel kabul gördüğünü belirtiyordu.
Bütün bu bilgileri topluca değerlendirince, böyle bir listenin tartışılmaz bir şekilde varlığı ortaya çıkıyor. Elkatmış'ın rant, Kutlu Savaş'ın şahsi menfaat dediği olayın ise, bu listeden çıkmak isteyen kişilerden para tahsil etmek olduğunu biliyoruz. Nitekim kumarhaneler kralı Ömer Lütfü Topal bunun bir örneğidir. Herhalde rant paylaşımındaki aksamalar yüzünden öldürülmüştür ya da amaç, onun kumarhanelerini ele geçirmektir. Uyuşturucu niteliği taşıyan Captagon ilâçlarını Türkiye'de pazarlayan Mehmet Ali Yaprak'ın, peş peşe iki defa kaçırılması ve sorgulanması da, böyle bir rant paylaşımındaki ihtilâf yüzünden ortaya çıkmamış mıydı? (Mehmet Eymür de, ifadesinde aynı şeyi söyledi.)