Sınav sırasında son soruya gelince çakıldım kaldım. "Her gün okulu temizleyen hademe kadının adı nedir?" diye sorulmuştu.
Bu herhalde bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını, yerleri silerken her gün görüyordum. Uzun boyluydu; saçları simsiyahtı. Ya 40, ya da 50'li yaşlardaydı. Adını nereden bilecektim ki! Tabii ki soruya cevap veremedim. Benim gibi diğer arkadaşlarım da, kadının ismini hatırlamamıştı. Daha doğrusu hiç öğrenmemiştik ki, hatırlayalım.
Hoca, bize hayatımızda bir daha unutamayacağımız bir ders verdi. İnsanlara zengin, ya da fakir ayırım yapmadan değer vermemiz gerektiğini söyledi. Hademeyi, ya da bize hizmet eden herhangi bir insanı küçümsemememiz, halini hatırını sorarak, gülümseyerek onunla kısa da olsa bir diyalog kurmamızı öğütledi.
Tabii hepimiz yanlışımızı fark ettik ve çok utandık. Ama bir ömür boyu hocamın bu sözleri kulağımda çınladı durdu. Tevazuu, sevgiyi elden hiç bırakmadım.