Osmanlı döneminde gayrimüslimlerin haklarını genişleten çok sayıda reformist adım atıldı. Tanzimat Fermanı (1839) ve Islahat Fermanı (1856), milliyetçiliğe dayanan bağımsızlık taleplerini engelleyemedi. Fransız ihtilâlinin yarattığı iklim içinde, Rusya ve Batı ülkelerinin kışkırtmasıyla, Osmanlı devleti parça parça toprak kaybetti. Sırp isyanı, Mora'da başlayıp daha yukarılara, Teselya'ya yayılan Rumların ayaklanması, Sırp ve Rumlara özenen Bulgar çeteleri ve nihayet Arnavutlar...
Genç Osmanlılar, 1876'da, Abdülhamit'i tahta geçirerek anayasayı ilân ettiler. Ama tabii ki anayasa, her derde deva değildi. Ayastefanos ve Berlin anlaşmalarıyla (1878), Karadağ, Sırbistan ile Eflâk-Boğdan'dan oluşan Romanya bağımsız oldu; Bosna Hersek, Osmanlı toprağı kalmakla birlikte yönetimi Avusturya'ya verildi. Önce özerk bir Bulgaristan Prensliği kuruldu; sonra Bulgaristan da bağımsızlığına kavuştu.
Peki Abdülhamit tarafından askıya alınan anayasanın, Jön Türklerin gayretleriyle 1908'de yeniden yürürlüğe girmesi, Osmanlı'nın birlik ve bütünlüğünü muhafaza etmesine fırsat verdi mi? Aksine, İngiliz, Fransız ve Rusların çabalarıyla çöküş hızlandı. 1912'deki Balkan Harbi'yle beraber, Arnavutluk da bağımsızlığına kavuştu. Selanik, Yunanistan'ın eline geçti. Yunanistan, bir süre özerk yönetim altında bulunan Girit'i de ilhak etti.