Hakkâri / Çukurca bölgesi ve sınır ötesinde gerçekleştirilen operasyonların, PKK'yı bir nebze geriletileceğini düşünüyorum. Ama artık öğrendik ki, güvenlik tedbirleriyle mesele kökten çözülemiyor. Dün, başka ülkelerin tecrübelerinden elde edilmesi gereken dersleri, hülâsa şeklinde okurlarımla paylaşmıştım. Bugün, Türkiye'nin, esasında sorunu halletmiş devletlerden daha şanslı bir konumda bulunduğunu söyleyerek lâfa başlayacağım. Gerçi, PKK, IRA ya da ETA'ya göre, daha geniş çaplı bir örgüt. Ayrıca, bilanço çok ağır: Diğer ülkelerde teröre bin kişi kurban verilmişse, bizde her iki taraf da sayıldığında rakam 50 bini buluyor. Ama buna rağmen, ister Kürt, ister Türk olsun, insanlarımız birbirini seviyor. PKK'ya duyulan öfke, henüz halkın içine sirayet etmiş değil. Buna mukabil, meselâ Kuzey İrlanda'da, sorun halledilmiş olmasına rağmen, Protestanlarla Katoliklerin arasındaki derin husumet hâlâ sürüyor. Hasan Cemal'in 29 Temmuz 2011 tarihli yazısından okuyalım: "Bölünmüşlük devam ediyor. Mahalleler ayrı, okullar ayrı. Duvarlar, dikenli teller... Halkın % 90'ı, kendi duvarlarının arkasına çekilmiş yaşıyor. Çocukların % 90'ı Katolik ya da Protestan okullara gidiyor. Çatışma yok ama duvarlar var."
Hasan Cemal, Güney Afrika izlenimlerinden de söz ediyor aynı yazıda: "Demokrasiyle barış, kâğıt üzerinde eşitlik, bir zamanlar ırkçılığın kol gezdiği bu güzel ülkeye 1990'larda gelmişti; ama siyahlarla beyazlar arasındaki uçurum ve bölünmüşlük tüm çarpıcılığıyla devam ediyordu 2010'un yazında. Kuzey İrlanda'nın başkenti Belfast'ta da gördüm aynı şeyi; yaralar daha kabuk bağlamış değil. Çatışmanın kökleri henüz sağlam..."