Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

Akdeniz'de KKTC, KRY'ye karşı

Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Akdeniz'de sondaj çalışmaları başlatmasına mukabil, biz de, Piri Reis'i, sismik araştırmalar için bölgeye gönderdik. Kıbrıs Rum Yönetimi, 2003'ten itibaren Doğu Akdeniz'de Münhasır Ekonomik Bölge oluşturma çabasındaydı. İsrail ve Mısır'la anlaşma yaptı. Lübnan'la yaptığı anlaşma ise, muhtemelen Türkiye'nin karşı çıkışı sebebiyle imzalanmadı. Yunanistan'ın da Kıbrıs'la Münhasır Ekonomik Bölge oluşturma çabaları mevcut. Bizim onayımız alınmadan gerçekleşen anlaşmalar, uluslararası hukuka aykırı. Zira, Türkiye'nin kıta sahanlığına tecavüz var. Ayrıca, Rum kesimi, KKTC'yle aralarındaki sorunu halletmeden, ihtilâf çözülmeden, petrol ve doğalgaz arayışına girince, adada yaşayan Türk toplumunun da haklarını hiçe saymış oluyor.
Konunun uzmanı Ankara Üniversitesi Uluslararası Hukuk Profesörü Sertaç Başeren ile görüştüm. Meğer, Dışişleri, Mısır'la anlaşma için geçtiğimiz senelerde çaba sarf etmiş fakat sonuçlandıramamış. İhmal var sanıyordum, demek yokmuş. İhmal, sadece, tek bir sismik araştırma gemisine sahip olmamız. Her tarafı denizlerle çevrili bir Türkiye'nin, teknolojisi eskimiş Piri Reis'e mahkûm edilmesi doğrusu anlaşılır gibi değil. Sahada daha fazla faaliyet gösterebilirdik. Bıçak kemiğe dayanmadan, hem Türkiye'nin, hem de KKTC'nin kıta sahanlığında, petrol ve doğalgaz sondajları yapılabilirdi.
Prof. Başeren'e, "Neden Mısır'ın Türkiye ile anlaşmadığını?" sordum. O günkü Mısır yönetimi, Avrupa Birliği'yle ticari bağları kuvvetli olduğu için Rumları tercih etmiş. Tabii şimdi, Mısır'da yönetim değişti. Farklı gelişmeler ortaya çıkabilir.
- Kıta sahanlığı da, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) de, kıyıdan 200 mil mesafeyi kapsıyor. Kıta sahanlığı sadece deniz dibiyle, MEB ise, hem deniz dibi, hem de üstüyle ilgili. Kıta sahanlığıyla MEB çatışırsa hangisi üstün tutulacak?
Prof. Başeren, "Baskın olan kıta sahanlığıdır" cevabını verdi.
- Peki Türkiye geç kalmadı mı bu adımları atmak için?
- Dışişleri'nin 216 sayılı basın açıklaması yerinde ve çok doğru. Türkiye, sondaj yapılacak platformu kendi için en avantajlı noktaya kurabilir. Bundan kastım, gerilim yaratmayacak bir yerde sismik araştırmalara başlayabilir. Ayrıca, sadece Piri Reis'e mahkûm değil; parayla, ihtiyaç duyduğu takdirde gemi kiralayabilir, ya da satın alabilir. Geçtiğimiz yıllarda sahadaki faaliyetlerde geri kaldığımız doğru ama çok önemli değil. Dışişleri Bakanlığı'nın basın bildirisindeki stratejisini onaylıyorum. Bu bildiride, KKTC'nin, Kıbrıs'ın bütün kıta sahanlığında petrol arama ruhsatı verebileceği açıklanıyor.

***
Bu inceliğe dikkat etmek lâzım. Sadece KKTC sahilinden başlayan kıta sahanlığında değil, bütün Kıbrıs'ın kıta sahanlığında petrol arama yolunu açacak bir anlaşmadan söz ediyorum. Hükümet, "Madem Rumlar adanın tümünü temsilen ruhsat veriyor, KKTC'nin de böyle bir yetkisi bulunmalı" diye düşünüyor. Ama bizim, "Kıbrıs Rum Yönetimi" dediğimiz siyasi yapı, Birleşmiş Milletler kararına göre bütün adayı temsil ediyor ve aynı zamanda gene bütün adayı temsilen AB üyesi oldu. KKTC'yi ise, bizim haricimizde tanıyan yok.
Bu hususu da hatırlatmakla yetiniyoruz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA