* Babaanne, "Başarılı ve zeki olsun" dedi. Adını "Zeki" koydular.
* Göbek bağını uzun kestiler, sesi güzel olsun diye.
* Zeki, narin bir çocuk olduğu için, ailesi sokakta oynamasına pek izin vermezdi. Her akşam bez bebeği Tomris ile ahşap evinin merdivenlerinde, babasının yolunu gözlerdi. Akşam yemeğinde rakılar içilir, Zeki, babasının dizlerine otururdu; ikisinin de sevdiği bir şarkıyı birlikte okurlardı. "Yalnız benim ol, el yüzüne bakma sakın sen / Kıskan, beni göğsünde uyut, yan ateşimden"
* Çocuk yıllarında Bursa'ya gelen çadır tiyatroları en büyük eğlencesiydi. Zeki, en önde oturur, sanatçılarla birlikte şarkıları mırıldanırdı. Sonra, eve gelince, eline renkli bir mendil alır, başına şifon bir eşarp sarar, aynanın karşısında saatlerce şarkı söylerdi.
* Radyo imtihanına girdi. Yorgo Bacanos, Refik Fersan, Fahire Fersan, Cevdet Çağla ve Baki Süha Edipoğlu'ndan oluşan jüriyi kendisine hayran bıraktı.
* Günlerden bir gün, Perihan Altındağ rahatsızlanınca onun yerine radyo programına çıktı. 45 dakikalık konserin sonunda, Radyoevi'nin telefonları kilitlendi. Herkes büyük merak içinde bu güzel sesin sahibini öğrenmek istiyordu.
* Ondan sonraki yıllarda, Zeki Müren, başarıdan başarıya koşarak zirveye tırmandı. Besteleriyle, sahne üslûbuyla, tane tane okuduğu şarkılarıyla milyonların sevgilisi oldu. Benim de vazgeçilmezimdi.
Ölümünün 15. yılında sanat güneşimizi, Bodrum'un Paşa'sını anmak geldi içimden. Bize yaşattığı sımsıcak duygular için teşekkürlerimle ve hasretle...