Ortaya atılan ikinci iddia: Sadece AK Parti'ye ya da Cemaat'e muhalefet edenlerin Silivri'ye gönderildiği hususu. Ama Dursun Çiçek'in altında ıslak imzası bulunan Nisan 2009 tarihli İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın amaçlarını okursanız, neden AK Parti ve Cemaat aleyhtarlarının Ergenekon ile ilişkili görüldüğünü anlarsınız.
İşte İrtica ile Mücadele Eylem Planı'ndan bazı bölümler:
* Laik ve demokratik düzeni yıkarak, şeriata dayalı bir İslâm devleti kurma hayali bulunan AKP hükûmeti ve ona destek veren çeşitli gruplar ile Fethullah Gülen grubu başta olmak üzere, radikal dini oluşumlar hakkındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, kamuoyunun desteğini kırmak üzere bilgi destek faaliyetleri icra edilecektir. (Bilgi destekten kasıt, psikolojik harekât ve propaganda.
N.I)
* Fethullah Gülenciler gemi azıya aldı, doğrudan TSK'ya saldırıyor teması işlenecek.
Muhafazakâr vatandaşlara bile 'Pes doğrusu, biz de Müslümanız ama, FG'ciler resmen TSK'ya saldırmak için provokasyon yapıyorlar' dedirtecek çalışmalar gerçekleştirilecektir.
Işıkevleri baskınlarında, silâhlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda, silâh, mühimmat, plan bulunması sağlanacak, FG grubu "silâhlı terör örgütü" kapsamına aldırılacak ve soruşturmalar askeri yargı kapsamında yürütülecektir.
Silâh ve mühimmatın yanı sıra, Yahudilik, CIA, Mossad, Moon tarikatı gibi oluşumlara ait objelerin aynı ortamda bulunması sağlanacak, bunun yanı sıra, Alevi düşmanlığını körükleyici bilgi ve belgeler de bu evlerde ele geçirilecektir. FG maskesi altında canlı yayınlara bağlanılacak, "Evet kardeşim bizimle uğraşan herkes Ergenekoncudur. Onlarla uğraşmak bizim boynumuzun borcudur. Bizimle uğraşmaya kimsenin gücü yetmez" şeklinde açıklamalar yapılacaktır.
* Ilımlı İslâm konusu özellikle vurgulanacak, FG'cilerin, ABD güdümünde hareket ettikleri yoğun bir şekilde dile getirilecektir.
* Milli Eğitim Bakanlığı'na ait okul öğrencileri için, ibadet haberlerinin yoğun olarak medyada yayınlanması sağlanarak, Milli Eğitim Bakanı (Hüseyin Çelik) kamuoyunda nezdinde yıpratılacaktır.
* AKP mensuplarının ekonomik krize rağmen lüks yaşamlarından taviz vermedikleri yönünde haberler yaptırılacak, bu durumun hem İslâm anlayışıyla, hem de halk adamı yaklaşımıyla çeliştiği söylenecektir.
AKP mensubu kilit kişilere, kamuoyuna çelişkili açıklamalar yaptırılarak, parti içinde, ciddi anlamda anlaşmazlık ve bölünmeler yaşanıyormuş şeklinde bir algı yaratılacaktır.
* Ermenistan ve Yunanistan'la ilgili kamuoyunda tepki uyandıracak haberler sürekli gündemde tutularak, milliyetçi partilerin tabanının genişletilmesi sağlanacaktır.
Darbeye zemin hazırlamak, AK Parti iktidarını ve Cemaat'i gözden düşürüp itibarsızlaştırmak, kamuoyu desteğini azaltmak için yapılacak faaliyetlerin bir özetini İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nda görüyoruz.
Medya mensupları ve basın kuruluşlarının kamuoyunu oluşturmanın mekanizması gibi kullanıldığı ortada. Bu durumda "Elinde top, tüfek, bomba yok. Bu kişiler nasıl oluyor da terör örgütü mensubu sayılıyor?
Niçin AK Parti ve Cemaat'e muhalif şahıslar hapishanelere atılıyor?" soruları abes kaçmıyor mu?
İstihbarat bilgilerine göre, Aydınlık'tan sonra Oda TV, Ergenekon doğrultusundaki yayının odağı oldu. Tabii bu ilişkinin olup olmadığı somut delillere dayandırılmalı. Şimdilik, Oda TV bilgisayarında ele geçirildiği söylenen ve şüphe uyandıran bazı dijital dokümanlar mevcut. Soner Yalçın, bu dokümanların virüs tarafından bilgisayara yüklendiğini ileri sürüyor. İlerleyen günlerde, herhalde bilirkişiler bu iddiayı araştıracak. Ayrıca, Oda TV, Ergenekon çatısı altında olmayıp, müstakilen, aynı amaçlar doğrultusunda faaliyet göstermiş de olabilir.
Doğan Yurdakul'un son defa eşini görme talebi, bürokrasinin hantallığına takıldı. Oysa Bakan Sadullah Ergin konuyla ilgilenmişti. Keşke biraz daha acele etseydi.