Sol örgüt mensupları, F Tipi cezaevlerine nakilleri protesto için ölüm orucu başlatmışlardı. 19 Aralık 2000'de 20 hapishaneye baskın düzenlendi ve amaç, ölüm oruçlarından caydırmak olduğu için, operasyonun adına da "Hayata Dönüş" denildi. "Hayata Dönüş Operasyonu"nun gerçek adının "Tufan" olduğu, bu planın Jandarma bünyesinde hazırlandığı, geçen hafta ortaya çıktı.
Operasyon sonrasında, gazetecilere brifing verilmiş ve "Mahkûmlar kendilerini yaktı; ölümlerin sebebi budur" açıklaması yapıldı. O günkü havayı ve kuşkularımı 23 Aralık 2000 tarihli yazımda dile getirmiştim: "Andıç belgesi elimize geçtiği günden beri, her olaya şüpheyle yaklaşır olduk. Televizyonlardan peş peşe tekrarlanan ve terörist lider tarafından örgüt mensuplarına iletilen 'Kendinizi yakın' emri gerçek mi? Yoksa böyle bir kaset doldurulup, televizyonlara dağıtmak suretiyle, kamuoyu yönlendirilmek mi isteniyor? Acaba operasyon sırasında, birileri, arzu edilmeyen davranışlarda bulundu da, bu davranışın neticeleri mi gözden saklanıyor? Kısacası, operasyon yapılırken, yangın bombası atıldı mı? Ekrandan duyduğum bir terörist kadının çığlığını unutamıyorum: '6 kişiyi diri diri yaktılar.' Nerede o terörist kadın? Niçin hiçbir basın mensubu ölüm orucu yapanlarla veyahut yananlarla görüşemiyor; görüştürülmüyor? Sadece Başbakan ve Adalet Bakanı konuşuyor ve onlar bilgi veriyor. Onların söyledikleri doğru kabul edilip, haber haline getiriliyor. Bari 'iddia etti; ileri sürüldü' gibi cümlelerle nakledilse... O da yapılmıyor. Hadiseler en ufak kuşku duyulması gerekmeyen gerçekler şeklinde halka sunuluyor. Gazetelere sadece devletin buyurdukları, bakanın anlattıkları yansıyor. Madalyonun diğer yüzünü bir türlü göremiyoruz. Bu yüzden, bize gösterilene tam anlamıyla inanamıyoruz."