Başörtülü milletvekili tartışmasına "Gene mi aynı konu?" denilmesin diye girmeyecektim. Ama Zaman'dan Ali Bulaç konuya farklı bir boyut kazandırdı. "Başörtülü milletvekili olsun" talebini, Bulaç "provokasyon" olarak görüyor, "İşin içine iyi saatte olsunlar mı karıştı?" diye soruyor.
Üstelik başörtüsünün dini muhtevasından koparılıp, içinin boşaltıldığını, "feminizmden mülhem basit kadın hakları seviyesine, kişisel tercih ve bireysel özgürlüklere" indirgendiğini ileri sürüyor.
Başörtüsü dini bir mecburiyet olsa dahi, laik çevrelerin bunu "bireysel özgürlük" olarak görmeleri çok doğal.
Meselâ ben, din hürriyeti ve bireysel hak açısından konuya bakıyorum ve TBMM'nin temsili niteliğinden de yola çıkarak, başörtülü kadınların önünün kesilmesini son derece antidemokratik buluyorum.
Akif Beki de (Radikal) tartışmaya katıldı. "Başörtülünün cipe binmesini hazmedemeyenler, nasıl oluyor da Meclis'e girmelerini ateşli bir biçimde savunuyorlar?" diye sordu. Ertuğrul Özkök ise, başörtüsü tartışmasını "Türbanlı erkeklerin" üzerine yıkıyor. Özkök'ün demek istediği şu: Muhafazakâr erkekler başörtülü kadın üzerinden siyaset üretiyor ama ona hakkını vermeye yanaşmıyor.